13 Nis 2011

RTÜK'e dilekçe gönderiyorum

RTÜK'e diziler hakkında dilekçe yazasım geldi. Konusu basit: Tüm dizi senaryoları artık tuvalet harici biryerlerde yazılsın. Yani bir kafede otururken olabilir, veya akşam yemekten sonra masada yazılabilir, yazlıkta denize girdikten sonra gölgede kola icerken oturup yazılabilir, veya ne bileyim gece Taksim'de içip zurna olduktan sonra eve dönüşte bile yazılabilir. Ama lütfen, tuvalet olmasın!

O kadar çok örnek var ki hangisinden bahsetsem bilemiyorum. 1 dakikada bitebilecek bir sahneyi 10 dakikaya uzatmak mı dersin (sahnedeki herkesin yüzüne 1 dakikalık zoom yapınca mecburen uzuyor), Türkiye sınırları içinde hiçkimsenin söylemeyeceği laflarla geçen diyaloglar mı istersin, "Atasözleri ve deyimler sözlüğü" şeklinde gezen insanlar mı istersin, isteksiz-zorlama figürenlar ve oyuncular mı istersin...

Aslında dikkat ettim, dizilerimiz ve hatta filmlerimizin en büyük eksikleri müzik, kurgu ve kamera açıları. Oyunculukta çok eksiğimiz yok, hatta cidden iyi oyuncular var ama bir Amerikan dizisinda en b.ktan oyuncu nasıl karizma haline geliyorsa Türkiye'de tam tersine en baba oyuncu kamera yönetmeni ve dizi yönetmeninin elinde maymuna dönüyor. Tek örnek vereyim: Cem Yılmaz'ın Av Mevsimi'nde o şarkıyı söylediği sahne. Bence oyunculuk 10 üzerinden 8-8.5, yani çok iyi. Amaaaaaaa: Kameranın sürekli değişmesi, ani zoom yapması, "şık şık" yapan ellere yaklaşıp uzaklaşması, arada ot gibi duran figüranlara geçmesi, kafaların arasına girmesi... Ne bileyim, sahnenin etkileyiciliğini kısıtlamış. Halbuki sahne biterken yavaş yavaş binanın dışından uzaklaşması iyi mesela. Schindler's List'in kamera yönetmeni olsaymış o film nasıl olurmuş tahmin bile edemiyorum. Halbuki bu filmleri çeken insanların çoğu artık akademi mezunu, yani kahveden toplama da değiller.

Müzik ayrı dert. Org-Bilgisayar ile yapılan müzikler, cıngıl cıngıl oynak şeyler güzel ama biryere kadar kardeşim. Tüm dizi boyunca 4 org klavye tuşuna basınca müzik çıktıgını sanmak nasıl bir psikolojidir? Ortada donen parayı bilmiyorum, ama ortada bu kadar çok sayıda kalitesiz müzik olunca yapımcıların işi ucuza kapatmaya çalıştıklarını anlayabiliyorum. Arada iyileri çıkmıyor mu? Elbette çıkıyor ama ben 2-3 taneden bahsetmiyorum. Su anda TVlerde diziden bol birşey yok, ve dizinin atmosferini veren müzik kaç tanesinde var? Bu işi profesyonel olarak yapan arkadaşlar Dexter'in açılış ve kapanış müzigini, ayrıca dizi sırasında gerilimli sahnelerde çalan notaları da dinlesinler.

Aslında Dexter'i her dizi yapımcısı ve yönetmeni defalarca izlemeli.


Bunların hepsini birebir örnekle açıklamam gerek, bunun için de herhangi bir dizi bulup not alarak baştan sona sabretmem gerekiyor.

Bir gazetede gördüğüm aşağıdaki yazıyı görünce aklıma geldi tüm yukarıdakiler:


Sanıyorum 60 kilometrenin üzerinde giden araçlarda hava yastığı sizi koruyamıyor ama alet kesinlikle patlıyor. Bu araçtaki yastık (hatta yastıklar) nerede? İnsan balon+yastık falan hazırlar da oraya koyar bari. İşte Fatmagül'ün suçlarından biri :) 50 yil önce yukarıdaki sahne doğru olabilirdi ama 2011'de zor biraz...

20 yaşındaki tıp mezununa söyleyecek birşey yok, klasik TYS örneği (Tuvalette Yazılan Senaryo). Veya Aslı dahidir, neden olmasın? Alttaki durum da önceden tarif ettiğim "isteksiz oyuncu" tipine uyuyor. Artık motivasyon mu yoktur, günde 13-14 saat çalışmanın getirdiği bir yorgunluk mudur anlamadım. Bizde jönler kasılır, figüranlar tiyatro oyunu oynuyormuş gibi abartılı rol yapar (Kurtlar Vadisi'nde rol yapmaya bile gerek yok, yürüyen odun olmak yeterlidir. Bir de cebine Atasözleri Sözlüğü atarsan oldu sana KV oyuncusu :)  ).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder