5 Şub 2013

Prosedür yazmak ve fotoğraf

TAŞINDIK: http://halkboyleistiyor.com

1998 civarıydı galiba,  koskoca ulaştırma bakanı Binali Yıldırım'ın yoldan çıkmaktan korktuğu için Boğaziçi değil İTÜ'yü seçtiği yıllardan çok sonraydı. Yoldan çıkan diğer arkadaşlarla beraber güney kampüste çimenlerde oturuyorduk.


Yoldan çıkan gençlik...
O dönemlerde Boğaziçi'nde her yıl Yıldırım'ın İTÜ'yü seçtiği gün şölenlerle kutlanıyordu, ama bu ayrı bir tartışma konusu. Onu bunu bırak da, aşağıdaki pozlar Yıldırım zamanında yok muydu?

İTÜ'nün tercih sitesinden alınma. Bugün olsa Yıldırım gidecek üniversite bulamazdı tahminen. O ne öyle kızlı erkekli falan... Erkeklerin saçı bile uzun, şortlar falan... İç gıcıklayıcı...
Yoldan çıkmaktan korkuyorsan baştan İstanbul'a gelmeyeceksin zaten :)

Neyse, ne diyorduk? 1998. Çimlerin üzerinde oturuyorduk. Yanımızdaki gruptaki çocuklar nasıl ağlıyor nasıl ağlıyor. Hüngür hüngür. Dedik "nedir bu yani, sizin olayınız nedir?". Dediler "Bilmemkaç yıl önce Binali bizim yerimize İTÜ'yü seçmiş ona ağlıyoruz...". Dedik "Biz zaten yoldan çıkmışız, o yüzden üzülmek yerine kendimizi çimlerde eğlenceye vurduk. Haydi hep beraber, trallallaaa trallallaaaa...."

Hahaha dayanamıyorum n'apıyım :) Ulaştırmanın başındaki adamın kafa yapısı komik midir traji-komik midir bilemiyorum... Bu yazıdaki amcadan farkı var mı?

YOLDAN ÇIKARAN ADAM

19 Aralık'tan beri "satılıklar" konusu haricinde birşey yazmamışım. Araya tatil, taşınma ve 2012'den biriken tonla iş sıkışınca konsantre olup birşeye odaklanamadım. İşten kafamı kaldırıp arada forumlara takılıyorum (www.nikonturk.com 'a beklerim, ama n'olur bu güzelim forumu "lütfen yardım" ya da "porofesyonel foto çekmek istiyorum, bir de bokeh..." tarzı konularla kirletmeyelim :) ) ama düzgün yazı yazmak odaklanma ve dikkat gerektiriyor. Bu aralar o dikkati prosedür yazmaya vermem lazım. 2012'de yazmam gereken 11 prosedürün sadece 5'ini yazabildim ki prosedür yazmanın ne kadar iğrenç bir iş olduğunu bilen bilir, hele bunlar İngilizceyse...

Prosedür demişken birşeyden bahsetmem lazım. Doğal olarak yazdığın prosedürleri kontrol edilmesi veya yorumlanması için birilerine gönderiyorsun. Kendi yazdığın şeyi kontrol etmek kolay değil, hiç anlamasa bile başka birinin görmesi iyi birşey.

Yalnız, bu "kontrol" olayı bazen garipleşiyor. 13 sayfalık prosedüre "olmamış" diye cevap gönderen mi istersin; gönderdiğim ilk prosedüre "diğerleriyle uyumlu olması lazım" diyen mi (ulan bu daha ilki, en azından ikinciyi bekle!); harf, tümce yapısı ve virgül hatalarını bulup herkese CC yapan mı (bravo, şak şak şak...). Kocaman akış şeması çizmişsin, hangi karar mekanizmalarının çalışması gerektiğini, hangi kararların alınması gerektiğini, yüklenici firma ve kontrol firmasıyla bağlantı noktalarını, projenin ilerleyişini hangi mantıkla takip etmen gerektiğini gösterip yazmışsın vs.. Gelen yorumların bir tanesi bile bunlarla ilgili değil. Varsa yoksa gramer ve daha yüzünü görmediği diğer prosedürlerle uyum...

Yani bir "ambalaj" tutkusu. Hayır, yanlış anlaşılmasın, bunlar kesinlikle önemli. Yalapşap yazılan derme çatma bir prosedür hiç var olmasın daha iyi. Böyle yanlışkarı göstermek de önemli, ama arada içerikle de ilgili birşeyler söylensin istiyor insan. Karşı fikirler gelsin, mantık düzeltmeleri olsun, akış diyagramına ekler yapılsın, tartışalım vs.. Mesele şu ki: İnsanlar okuyup düşünmeyi pek sevmiyor, ve senin yazdığın prosedürü anlayıp yorumlayacak çok adam yok (zaten olsa firmada bana ihtiyaç olmazdı :) ).

Fotoğrafla ne alakası var?

Gördüğünüz bir fotoğraf hakkında aklınıza ilk gelen şey hangi makineyle ve objektifle çekildiği ya da ISO değeriyse, siz de gramer yanlışları peşinde koşan ama genel mantığı anlamayanlardansınız. Hangisi daha önemli? Mükemmel Kraliyet İngilizcesi'yla yazılmış saçma sapan bir prosedür mü yoksa sağlam bir mantığı olan ama 3-5 gramer hatası olan bir prosedür mü?

Fotoğraf da aynı şey. ISO, objektif, makine, diyafram vs... Bunlar en son aklına gelmeli. Aslında insan beyni bile o şekilde çalışmıyor. Beyin önce renkleri ve şekilleri algılar. 6 yaşında bir çocuğa bir fotoğraf gösterdiğinde beğenir ya da beğenmez, "ISO'yu düşük tutsaydın keşke" demez çünkü beyni henüz kirlenmemiştir. İnsanlar büyüdükçe bazı özellikleri kirleniyor ne yazık ki.

Seni etkiliyor mu? Birşeyler çağrıştırıyor mu? Rahatsız eden birşeyler var mı? Konusu var mı? vs..

National Geographic'ten. Sana ne hangi makineyle hangi ISO'da çekildiğinden...
Peki bunları hiç mi düşünmeyelim? Elbette, yukarıda da söylediğim gibi, en güzeli gramer olarak mükemmel prosedür yazmak. Yukarıdaki fotoğrafı ISO51200'de çeksen böyle birşey ortaya çıkmaz. Ama bunlar en sonda olmalı, yani önce adamın yüzündeki ve vücudundaki ifadeye bakacaksın, çocuğun yüzündeki neşeye bakacaksın, yumuşak renk tonlarını göreceksin, arkadaki duvarda asılı şeylerin çekilen yerle ilgili verdiği ipuçlarını düşüneceksin. Örneğin fotoğrafçı oraya nasıl gitti? Orası neresi? Bu pozu nasıl yakaladı? En sonunda adamın altına don giyip giymediği (yok lan şaka :) ), hangi makineyle çekildiği, ne tip bir objektif kullanıldığı, hangi yazılımla hangi düzenlemelerin yapıldığı gibi şeyleri düşün.

- Abi makine ne? ISO falan...
- S.ktir...

Aşırı bilgi kirlenmesi bu. İnternetle beraber modern toplum bir "bilgi bombardımanı"na maruz kaldı. Artık bilgi heryerde. Google denen yaratık sayesinde (ya da Bing, Yahoo, Baidu, Yandex, Bloglines, DuckDuckGo, ixquick vs..) artık çok gizli bilgiler bile bulunabiliyor. Ama mesele şu ki, bu bilgileri ayırıp "faydalı bilgi"ye dönüştürmek kolay değil.

Yoldan çıkmış Boğaziçi'nde John Freely'den seçmeli bir tarih dersi almıştım. Ödevlerden biri herhangi bir konu seçip o konu üzerine araştırma yazısı yazmaktı. Yalnız mesele şu: Seçtiğin konunun kapsamı dar olmalı. Örneğin "Osmanlı İmparatorluğu" tarzı aşırı geniş bir konuyu yazamazsın (ki hakkıyla yazmaya çalışsan bir ömür yetmez). Ben "Doğu Roma İmparatorluğu'nda madeni paralar" konusunu seçtim (konuyu kendin belirliyorsun). 8-9 kitaptan müthiş bir araştırma yaptım, internette bulduğum kadarını (o zamanlar yeni yeni yaygınlaşıyordu) aldım, renkli fotokopilere harçlığımın yarısını yatırdım, yaklaşık 80 sayfalık acaip bir ödev hazırladım. Fizik-Matematik gibi gerekli dersleri bile ikinci plana attım. Aldığım not: BB! Lan! John amcaya gidip sebebini sordum. Sebebp basit: Konu aşırı geniş. Dedi ki: Eğer belli yıllar arasını ya da sadece bir imparator zamanında basılan paraları araştırsaydın AA verirdim, ama bu haliyle puan kırmak zorundayım. O zaman cidden kızmıştım adama.

Bu yüzden "bilgiyi eleyip yararlı bilgi haline getirmek" fikri beynime kazındı. Hala başarıyla uyguladığım söylenemez ama en azından hep aklımda.

Ne yapmak lazım peki? Şu anda fotoğraf merakım gelişiyor olsa hiçbir foruma bakmaz hemen koşup 3-4 tane adam gibi kitap alırdım. Önce onları okur, sonra forum-internet sitelerine bakardım. Önce forumlara koşan arkadaşlar bir bilgi şoku yaşıyor çünkü ne yazık ki oralardaki bilgiler "kirli" bilgi. Türkiye'den bahsetmiyorum, herhangi bir yabancı sitede de aynı sorun söz konusu. Fotoğrafın içeriğinden çok neyle çekildiği tartışılıyor.

Nikon'la fotoğraf Canon'la video çekilirmiş, Pentax reklam yapmadığı için yaygın değilmiş, Nikon'un yeni makinelerinin dinamik aralığı süpermiş, Pentax'ın Limited objektifleri gibisi yokmuş, kit objektif alınmazmış, geniş açılı ve hatta 18-55mm objektiflerde titreşim azaltıcı sistemlere (IS/VR/OS vs..) gerek yokmuş, Nikon'un renkleri gerçekçiymiş, optik bakaç olmayan makine alınmazmış, amatörsen ve yeni başlıyorsan önce kompakt makine alıp yavaş yavaş sırayla yeni makine alman lazımmış çünkü hakkını vermen lazımmış, Pentax K-5 ISO25600'de D7000'den iki piksel daha fazla detay veriyormuş bu yüzden süpermiş, Zeiss ya da Leica hepsini dövermiş, sabit odaklı objektif alman lazımmış çünkü onlar çok keskinmiş, yeni Canon 24-70mm f2.8 LII objektifin MTF değerleri müthişmiş ama 24-70mm f4 L IS de az değilmiş ve hatta 1:2 makro çekiyormuş, makro tüpleri makro filtrelerinden daha iyiymiş, tam kare en iyisiymiş ve artık APSC alınmazmış, profesyoneller tam kare kullanırmış, vs..

Yahu... Daha hayatında tek makine olarak D90 ve 18-105mm VR objektif gören biri "bak ben aldım mükemmel kesin bunu al, Canon falan alma beş para etmez oyuncak" deyiveriyor. Nerden biliyon lan? Canon kullanmışlığın mı var? Öyle bir yazıyor ki sanırsın elinden hergün 3 makine geçiyor, firmalar makineleri çıkarmadan bu arkadaşa gönderiyorlar test etmesi için: "Abi Allah rızası için bi bak iyi midir diye, ona göre piyasaya sürecez".

DİNAMİK ARALIK, BOKEH, IŞIK SAÇILMASI VS...

Bunlar da yeni moda.

- Merhaba, 600D ile D5100 arasında kaldım, hangisini alayım?
- D5100 al dinamik aralığı daha iyi. Bak DxOMark'ta parçalamış.
- Hmmm peki..

Hadi ya? Sen dinamik aralık nedir, neye yarar, ya da herşeyden önemlisi senin neyine yarar biliyor musun? Sen hiç dinamik aralık gördün mü?

Diyorum ya, aşırı bilgi bombardımanı var. Birileri "dinamik aralık"tan bahsediyor zıp oraya zıplıyor; diğeri ışık saçılması (diffraction) diyor pırt oraya hopluyor; CA diye birşey okuyor kafa oraya gidiyor; bir diğer sitede CCD'nin üstünlüklerini okuyor kafa iyice bulanıyor (elde CMOS'lu alet var); MTF duyuyor gidiyor bakıyor bir grafik, "iyiymiş" diyor ama ne işine yarayacak tam kestiremiyor; makro tüplerinde optik eleman olmadığı için bozulma yaratmadığını okuyor herkese bunu öneriyor (ki üreticilerin neden 50mm'ye makro tüpü takıp ucuza makro objektif üretmek yerine uğraşıp yüzlerce Dolarlık makro objektifler ürettiğini sorgulamıyor); 100 yıl önce biri "karanlığa göre pozlama alın" demiş, onu okuyor ve herkese onu öneriyor halbuki sayısal algılayıcıların parlak ışık karşısındaki davranış karakterinin filmden çok farklı olduğunu bilmiyor; gene 100 yıl önce biri "ön ve arka net alan derinliği arasındaki oran 1:2 olarak kabul edilebilir" demiş, hiç denemeden bunu etrafta anlatmaya çalışıyor; snapsort'a bakıyor ki Nikon'un algılayıcı boyutunu Canon'dan büyük göstermiş ve daha çok puan vermiş, hemen dönüp forumda birine "Nikon al çünkü algılayıcısı büyük" diyor. Bunları yapan insanlar kötüdür, bunlardan uzak durmak gerekir demiyorum. Tamamen aşırı bilginin getirdiği sorunlar bunlar (eh biraz hazırcılık da suçlu tabi).

Bir de medyanın yaptığı bilgi kirliliği ve yalan haberler konusu var ama o başka bir güne artık. Gazete ve televizyonların bazıları o kadar azdılar ki alenen yalan haber yapmaya başladı.

Bu blog sitesinin en başına "Düşün! Tartış! İtiraz et! Eleştir! Tebrik et! Oku! Dinle! Sor! Anlat! Öğret! Yani biraz koyundan farklı ol! Senin gibi düşünmeyene saygı duy. Halka hakaret etme! Halkın cahil kalması halkın değil hükümetlerin suçu!" lafını boşuna yazmadım. Kimseyi aşağılayacak değilim. Ben neyim ki başkasını hakir göreyim?

"Ey mü’minler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lâkaplarla çağırmayın. Îmandan sonra fâsıklık (Allah'ın emir ve yasaklarına riayet etmeyen kimse) ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zâlimlerdir." el-Hu­cu­rât, 11 ve 12.

Di mi ama?

Bilmemek değil öğrenmemek ayıp. Hiç bilmiyorsan en iyisi, çünkü kafan çöple dolu değil. Ben altımdaki maliyet ve planlama mühendislerini olabildiğince yeni mezun ya da az tecrübelilerden seçmeye çalışırım çünkü "tecrübeliler" genelde kafasında saçma sapan şeylerle dolu geliyor ve onun doğru olduğunda ısrar ediyor. Örneğin birçok Türk firmasında "maliyet" deyince akla hala "fatura" geliyor. CV'sinde "şöyle maliyetten anlarım, nakit akış şemalarını parmağımda oynatırım" diyen adamı karşına alıp konuştuğun zaman anlıyorsun ki tek yaptığı şey fatura girip mevcut faturaları aylara dağıtmak. Ve bunu yapıp "Cost Engineer" diye ortada gezenler var. "Peki 3 ay sonra ne kadar para harcayacağız, bunu bulabilir misin?" dediğinde de "ben mühendis miyim?" diyorlar :) Yerim ben senin titrini...

ÇOK BİLİYORSUN DA NE YAPALIM?

İşte bu yüzden, tertemiz kafayla teorik fotoğraf kitaplarından başlamak en iyisi. Sabit Kalfagil'in güzel 1-2 kitabı var, onlarla başlamak iyi olabilir. Michael Freeman'i seviyorum (Türkçe çevirisini garip bulanlar var, ben İngilizcelerini okudum). Scott Kelby'nin meşhur üçlemesi bence teorik bilgiden sonra gelmeli, hemen bu kitaplarla başlamayı tavsiye etmem.

Yeni başlayan arkadaşlar internette de bazı sitelerden kaçınmalı. Forumlardan uzak kalınması gerektiğini zaten söylemiştim. Uzak durulması gereken diğer siteler de sadece inceleme yapan siteler. Bunlara temel bilginiz yoksa kesinlikle bakmayın ya da inceleme ve puan kriterlerini çok iyi okuyun. Örneğin yeni bir gövde eski ama daha iyi bir gövdeden daha yüksek puan alabiliyor.

Aşağıda fotoğrafa yeni merak salmış ya da kendini eksik hisseden arkadaşlar için birkaç internet sitesi önerdim. Ama hatırlatayım, önce kitap okuyacaksınız. Söz mü :)

Önereceğim Türkçe siteler:
www.bascek.com: Arada katılmadığım yazılar olsa da en derli toplu yazılmış teorik bilgileri bulacağınız site.
halkboyleistiyor.blogspot.com: Şaka şaka :)
www.turknikon.com: İlk başlarda biraz daha dağınıktı, şimdi şimdi yazılar biraz oturmaya başladı. Yazılar hala biraz hafif, yani azcık üstünkörü ama iyi yolda bir site. Sadece Nikon'la ilgili görünse de arada teknikl bilgi yazıları da var. Yalnız, hala aradığımı adam gibi bulamıyorum. Örneğin "fotoğraf bilgileri" şeklinde bir kısım var mı hala bilmiyorum :)

Elbette daha çok var ama basit tutmakta yarar var. Zaten zamanla hepsine ulaşacaksın, en baştan bilgi bombardımanına gerek yok.

Önereceğim İngilizce siteler:
http://www.cambridgeincolour.com: Özellikle Tutorials kısmı çok başarılı. Kesinlikle okuyun. İngilizceniz yoksa Google amcaya sorun o çevirsin. Okuyun, okuyun, okuyun...
www.luminous-landscape.com: Doğru dürüst teknik ve teorik bilgi veren sitelerden biri. İncelemelerini de diğerlerinden daha iyi buluyorum. Daha önce biraz daha aktifti, son birkaç aydır site sahiplerinden biri kanserle mücadele ettiğinden midir nedir biraz yavaşladılar ama teknik ve teorik yazıları hala çok iyi.
www.bythom.com ve www.sansmirror.com: En tarafsız sitelerden biri. İnanılmaz detaylardan bahsediyor bazen. Amatör için karışık gelebilir ama dürüstlüğüne kesinlikle güvendiğim yazarlardan biri. Eğer D300, D700 ya da D800'ünüz varsa kitaplarından da almayı düşünün. D700 kitabını almıştım, kullanım kılavuzu yanında halt etmiş. Teknik bilgi, kullanım ipuçları, makinenin neleri yaptığı neleri yapamadığı, kartlar ve tecrübeleri, bağlantılar vs... Derya gibi. Sanki ben :)
www.dcresource.com: Jeff Keller'in tek kişilik gösterisi (one-man-show :) ). DPReview'a geçene kadar en detaylı ve iyi incelemelerin olduğu siteydi. DPReview bunun yanında hikaye. Jeff DPReview'a yazmaya başladı artık, eğer bir incelemede Jeff Keller ismi görürseniz rahatlıkla okuyabilirsiniz.
www.imaging-resource.com: "Tutorials" kısmı güzel. Bayağı teknik bilgi var.
http://www.amateurphotographer.co.uk/how-to: Aslında hem tavsiye ederim hem etmem. Bazen DPReview gibi "kötü ama aslında iyi" tarzı dansöz gibi kıvırıyorlar, ama bazen de güzel güzel inceliyorlar aletleri. Benim asıl tavsiye edeceğim kısmı incelemeleri değil "teknikler" kısmı. Güzel, yeterince detaylı anlatılmış bilgiler var.
www.cameralabs.com: İncelemeleri de fena değil."Photography tips" kısmı daha da iyi.
slrgear.com: Objektif incelemeleri için.
www.lenstip.com: Gene bir objektif inceleme sitesi.
www.the-digital-picture.com: İncelemeleri de teknik yazıları da iyi.

Bu sitelerin arşivlerinde de çok değerli yazılar olabiliyor, eski yazılara da bakın.

Önermeyeceğim İngilizce siteler (Türkçe olanları yazmıyorum :) ):

Kenrockwell kesinlikle başlangıç için uygun değil. Gerçekten ne yaptığını bilmiyorsan Ken'in sitesinden sonra kendini elinde Nikon D40 + 18-200mm VR + SB-400 ile geziyor bulabilirsin :) Ya da bir dükkana girip Canon 28-105mm USM sorduğunda satıcının yüzündeki ifadenin değiştiğini görmek can sıkıcı olabilir :) Ayrıca fazlaca Amerikan milliyetçisi (Irak'taki Amerikan askerleinin demokrasi için orada olduklarını yazacak kadar). 2 sene önce Amerika'daki vergi düzeni değişene kadar "en iyileri Nikon yapar, beğenmediğini Canon'a gönderir, Canon'un çöpe attığı parçalardan Pentax oluşur" şeklinde şeyler söylüyordu şimdi Canon'u yere göğe sığdıramıyor.

photographylife (eski ismiyle mansurovs) da artık beni sarmıyor. Biraz fazla yanlı ve üstünkörü yazılar yayınlanmaya başladı. Hatta V1 incelemesinden bu yana Nasım'ı pek ciddiye almamaya başladım. Konuk incelemeciler çok daha iyi. Bence Kenrockwell muamelesi yapın ve burayı şimdilik es geçin.

Steve Huff son dönemlerde pek popüler. Kendi incelemeleri genelde şöyle oluyor: "Beklemezdim ama bu alet müthiş çıktı! Valla bak harika (ve kendisinin aynadaki ya da çocuğunun 2-3 siyah beyaz fotoğrafını kanıt olarak koyar). Süper yani.". Bir zamandır konuk yazarları siteye alıyor, onların yazıları bazen okunabilir oluyor ama artık benim gözümde ciddi site tanımıma girmiyor, çekirdek çitlemelik girilebilir.

DPReview: Aslında hem öneriyorum hem önermiyorum. İncelemelerinde fazlaca ortayı bulmaya çalışıyor. Yani "aslında fotoğraf kalitesi iyi değil ama birçok kullanıcı için yeterli" ne demek len? Bu kadar dandöz olunmaz ki, sen başbakan mısın? Puanlaması biraz değişik, yani 90 puan almış bir makine sizin için 85 puan almış bir makineden daha kötü olabilir. O yüzden başlangıçta okumanızı önermem. Zaten site o kadar büyük ki (forumlar vs..) içinde kaybolabilirsiniz (bilgi bombardımanı), o yüzden ilk başlarda uzak durmakta fayda var.

photozone.de: "Nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. Aslında benim için çok faydalı bir site ama bir amatör için kötü sayılır. Testleri standart ama gerçekten çok fazla bilgiyi kısaca geçiştiriyorlar (çünküsenin temel bilgin olduğunu varsayıyorlar). Bazen test ettikleri objektifler hatalı ürün olabiliyor bu yüzden düşük puan veriyorlar, ya da bazı sorunları fazlaca büyütüyorlar vs.. Örneğin bu siteye bakarsan Canon 50mm f1.2L'den kaçmak lazım ama gerçek tam tersi. Herşeye rağmen, temel bilgiyi aldıktan sonra (en az 6 ay) referans sitesi gibi kullanılabilir.

DxOMark: Aman sakın. Tarafsız puanlama yaptıklarını söylüyorlar ama puanlama sistemleri bence doğru değil ya da yanlış yönlendiriyor. Şimdi yeni yeni objektifleri de puanlamaya başladılar, onu da beğenmedim. Sen puanları bilmemneyi bırak, önce konu-kadraj-ışığa bak. Oradaki puanlar seni iyi fotoğrafçı yapmayacak.

Snapsort: Aman aman. Sakkkın haaa. Aman diyim. İlk çıktığında bir boşluğu doldurur diye beğenmiştim ama  şu anda ciddi hatalarla ve yanlışlarla dolu. Ne zaman biri bana snapsort'la ilgili soru sorsa yanlışlar buluyorum. Sanıyorum kiyas.la sitesi de bilgilari buradan alıyor, o da aynı şekilde benim uzak durduğum sitelerden biri.

Daha vardır elbet, ama bilgi bombardımanına gerek yok değil mi :)

ÖZET

Aşağıdaki gibi fotoğraflarda ISO-makine vs.. sorulmaz, doğrudan içeriğe bakılır:

Namaz çıkışı Erdoğan'ın yanına yaklaşan bir turist "Es Selamün aleyküm" dedi. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan da turistin elini sıkarak, "I love You" diye cevap verdi. (Haberi haber7.com'dan aldım. Aynısı Haberturk ve Samanyolu'nda da var).

Hadi ay lav yu...

7 yorum:

  1. Bu yaziyi 3-5 yil once yazsaydin belki bugun bu durumda olmazdi forumlar :)

    YanıtlaSil
  2. Muhtemelen İTÜ'yü Boğaziçi'ne göre daha az kız öğrenci olduğu için tercih etmiştir. :)
    Mansurov'un bazı takıntıları var gerçekten. Bazı konularda biraz Ken gibi düşünüyor, Nikon kullanıcısı olduğu için biraz Nikon yanlısı yazılar yazıyor. Bazı eksiklikleri falan görmezden geliyor. Ama genel olarak ben başarılı buluyorum. Şimdilerde kendi imagetest sonuçları da vermeye başladı ki lens değerlendirmelerine ciddi artı değer katıyor.
    Bu arada başka bir güzel site de Roger Cicala'nın yazılarının olduğu lensrental.com. Çok fazla lens örneği üzerinden değerlendirme yapıldığı için çok daha sağlıklı imagetest sonuçları çıkıyor ortaya.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cicala'yı ben de okuyorum, çok da beğeniyorum ama gene de yeni başlayan biri için çok uygun değil bence. Arada söylediklerine dikkat etmek lazım. Mesela "bu objektif pek iyi değil ama elimizdeki hatalı örnek de olabilir" tarzı notları geçersen bütün yazı seni hatalı yönlendirmiş oluyor. İnsanlar satır aralarına çok dikkat etmiyor ne yazık ki.

      Sil
  3. özlemişiz yokluğunda fotografla ilgili hiçbirşey okumadım sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Biz de zaman zaman yapıyoruz böyle hatalar. Yani ISO'su bir gıdım daha iyi şeklinde bilgi vermek falan gibi. Gerçi kendi adıma diyebilirim ki ben bu bilgi ve tavsiyeleri "gönüllü" yapıyorum. O sebeple bu işleri para için yapan siteler, kişiler gibi en azıyla çıkarımın fazla olduğu yönde bir eğilimim olmuyordur diye düşünüyorum. Aynayı kendimize de tutmalıyız tabi, iğneyi kendimize batırıp çuvaldız hep hazır beklemedeyiz :) Elinize ve beyninize sağlık bu güzel yazınız için de...

    YanıtlaSil
  5. Türkiye çoğu konuda olduğu gibi fotoğraf konusunda da çok geride. Adam akıllı teknik bilgi veren ve inceleme yapan bir site yok. Araştırdığım kadarıyla basılı kaynakta çok az. Türkçe kaynak az olunca yurt dışı sitelere yöneliyoruz ancak yarım İngilizce ile veya google çevirici aradaki önemli cümleleri kaçırabiliyoruz. Forumlarda tüketim çılgınlığına dönüşmüş; şu nasıl? şunu alayım mı? şu çıkıyormuş falan filan. Halbuki bu sanattaki araçlar yerine sonuç olan fotoğraflar üzerine paylaşım çok az ve yetersiz. Değerli bilgilerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil