TAŞINDIK: http://halkboyleistiyor.com
Önceki sayfadan devam
...
RAW mu, JPEG mi, yoksa fotoğraf çekmek mi?
Bu yazıyı okuyan pekçok kişi için yukarıdaki sorunun cevabı belli: Arkadaş git önce fotoğraf çek, sonra düşün "RAW mu JPEG mi" diye :) Evet, aslında birşeye başlamadan önce teorisini öğrenmek iyi birşey, ama bu durumda aradaki farkı gözlerinle görmek varken neden internette geziyorsun ki? Halla hallaaaaaa....
Örneklere girmeden hemen farkları yazayım:
RAW avantajları:
1- Önceki sayfada da gösterdiğim gibi, RAW daha fazla bilgi içerir ve ton eğrisi ve gama düzeltmesi uygulanmadığı için sonuçta oluşacak JPEG veya TIFF veya PSD sizin isteğinize göre oluşacaktır.
2- RAW düzenleyici programlarda RAW dosyasının kendisine dokunulmaz, istediğiniz an geri dönmek mümkündür. Yaygın olarak kullanılan yöntem, yaptığınız değişiklikleri ayrı ufak bir dosyaya kaydetmek ve siz RAW dosyasını açtığınızda bu değişikliklerin uygulanması. JPEG dosyalar her kaydedildiğinde kalite kaybına uğrar. Bunu önlemenin birkaç yolu var. Örneğin her seferinde "Farklı kaydet" yapmak veya Photoshop'ta "Akıllı katmanlar kullanma" ama bunlar biraz zahmetli. JPEG'i de Camera Raw'da işleyebilirsiniz, bu durumda RAW'un "değiştir değiştir, sonra geri al" avantajı biraz azalıyor.
3- Keskinleştirme veya gürültü azaltma yapmak RAW dosyasını bozmaz. "Bozmaz" derken, bu etkileri istediğiniz zaman geri alabilirsiniz ve bu filtrelerin fotoğrafa etkisi daha az bozucu olur. JPEG'de keskinleştirme de gürültü azaltmak da yıkıcı (destructive) etki yapar, bu yüzden iş akışınızın en sonunda yapılması tavsiye edilir. RAW'da herhangi bir an bunları yapıp sonra geri almak mümkün. Bu arada hatırlatayım, "keskinleştirme" işleminde hiçbirşey keskinleşmiyor, yalnız komşu pikseller arasındaki mikro kontrast arttırılıyor.
4- RAW dosyasında daha fazla ton bilgisi olduğu için yapılan değişiklikler RAW dosyasını JPEG'den daha az bozar. Örneğin +2EV poz düzeltmesi yaptığınızda RAW'da hemen hiç bozulma olmazken JPEG'de renkler kaymaya başlar ve önceki sayfada bahsettiğim "kuşak etkisi"nin görülme olasılığı artar.
5- JPEG oluşumu sırasında "Quantization" işlemi sırasında ışığın tonları gölgeler-parlak bölgeler arasında dağıtılırken ton kaybı olur, bu da posterleşme etkisini arttırır.
6- Renk uzayını değiştirmek RAW için çocuk oyuncağı, ama JPEG'de renk uzayı bilgisi fotoğrafa yazılmış durumda. JPEG dosyalarında da renk uzayını değiştirmek mümkün ama bu piksellerle oynamak demek, ne yaparsanız yapın sonuçta JPEG etkilenecek. Halbuki RAW dosyasında renk uzayı bilgisi yok, istediğiniz uzayda çalışabiliyorsunuz.
7- RAW dosyasında beyaz ayarını istediğiniz gibi ve istediğiniz zaman değiştirebilirsiniz. JPEG'te de bunu yapmak mümkün ama piksel boyutunda müdahale ettiğiniz için detaylar mecburen etkilenecektir. Örneğin RAW'da fotoğrafı işledikten sonra beyaz ayarı hoşunuza gitmediyse en son değiştirebilirsiniz.
8- Bayer tipi algılayıcılarda "mozaik yok etme" (demosaicing) denen bir işlem var. Bu işlem ilk sayfada bahsettiğim "1 kırmızı 2 yeşil 1 mavi"den oluşan piksellerdeki renkleri gerçek renklere çevirmek için kullanılıyor. Bu işlem ciddi yüksek işlemci gücü gerektiriyor, ve şu anda hala fotoğraf makinesi işlemcileri PC işlemcileri kadar iyi değil, bu yüzden PClerdeki RAW çeviriciler ufak detayları daha başarılı işleyebiliyor. Ayrıca farklı RAW çeviriciler ile farklı algoritmalar kullanmak da mümkün. (Faveon tipi algılayıcılarda bu işleme gerek yok, ama %0.1'i hatırlayın :) )
9- Eğer makinede JPEG sıkıştırması ve parametrelerini agresif seçtiyseniz sonradan düzeltmek zor oluyor (Nikon'un renkleri? Şimdi geliyorum oraya). Özellikle bazı DSLR üreticileri JPEG fotoğraflar son kullanıcının gözüne hoş görünsün diye renk doygunluğunu ve kontrastı olduğundan fazla arttır. Bu durum ilk başta göze hoş görünse de detaylara baktığınızda hatalar göze çarpar. Örneğin fazla kontrast parlak bölgeler ve gölgelerde detay kaybına yol açabilir. Nikon ve Pentax giriş seviyesi makinelerinde bunu yapıyor. K-5'ten haberim yok, belki onda yoktur.
JPEG avantajları:
1- JPEG'in boyutu ufak olur. Böylece hem az yer kaplar hem hızlı çekim imkanı verir. Spor fotoğrafçıları %99 JPEG çeker. RAWları karta yazmak da kolay değil, hızlı bir karta ihtiyacınız var. Ayrıca RAWları saklamak daha fazla disk alanı gerektiriyor. Şu anda sabit diskler sudan ucuz ama çok güvenilir değiller. Ben 2-3 yılda bir disk değiştirmeye çalışıyorum.
2- Hemen baskı imkanı verir. Düzgün çekilmiş bir JPEG standart bir yazıcıda hemen yazılabilir. Ayrıca A3 baskıya kadar RAW-JPEG arasındaki detay farkı önemsiz, baskılarda çok farkedilmiyor. Siz yeter ki renkleri ve beyaz ayarını düzgün ayarlamış olun.
3- Eş-dosta rahatça gönderirsiniz. Örneğin annenize gönderdiğiniz torun fotoğraflarını nasıl açacağını anlatmak zorunda kalmazsınız ("anne şimdi Photoshop var, Camera Raw var, ya da Photoscape var, irfanview var" derken "evladım gel sen yap, ben anlamıyorum" cevabı alabilirsiniz)
4- RAW dosyalarını, özellikle yeni olanları, her program desteklemez. Ayrıca 15 yıl sonra eski RAWlarınızı açacağınız garanti değil. Aynı markanın farklı modelleri bile farklı tip RAW dosyası kullanabiliyor. Belki en garantisi hepsini DNG'ye veya PSD'ye çevirip saklamak.
5- RAW fotoğrafları işlemeniz gerekiyor. 100lerce fotoğrafını varsa bu "biraz" zaman alan birşey. Ama, aslında bu çoook büyük dert değil çünkü şu anda hemen tüm RAW çeviricileri makine ayarlarıyla RAW-JPEG çevirisine izin veriyor. Yani 100 tane fotoğrafınızı aynı anda makinenizde kullandığınız ayarlarla JPEG'e çevirebilirsiniz, bu durumda oluşturulan JPEG'in kalitesi makine çıktısı JPEG'den daha iyi olacaktır.
6- Hemen Facebook'a foto yükleyebilirsiniz :)
Şimdi aşağıda iki örnek vereyim, o kadar yazdık bir de gösterelim ki inanın :)
Yukarıda aynı sahneyi RAW+JPEG çekmiştim. İkisine de -2EV poz telafisi uyguladım. Soldaki RAW'da detaylar daha iyi korunurken JPEG'de renkler ve detaylar uçmuş.
Aynı sahnenin solda JPEG, sağda RAW hali. İkisine de +3EV uyguladım. Soldaki JPEG'de "posterleşme" ve parlak noktadaki detay kayıpları bariz.
NİKON'UN RENKLERİ
Nihayet geldik, Nikon'un canlı ve gerçekçi renklerine...
Ne diyorduk? Nikon'un renkleri gerçekçi. Şimdi aşağıda D700'ün üzerinde görelim:
Soldakiler RAW-JPEG dönüşümünden, sağdakiler direkt makine çıktısı ("Standard" fotoğraf modu). Ne görüyoruz? Makine çıktısı JPEGlerde kırmızı ve maviler aşırı doygun ve kontrast o kadar yüksek ki gölgelerdeki detaylar kaybolmuş. Yani öyle kırmızılar, öyle maviler aslında orada yok. Ama makine çıktısı JPEG ilk bakışta canlı ve çekici geliyor, hakkını vermek gerek. Özellikle oyuncaklar-kuklaları çektiğim fotoğraflardaki JPEGler cidden çok canlı ve janjanlı duruyor.
Amaaaaa, "renkler daha doğru" tezi doğru değil!!! "Ben canlı parlak renkleri seviyorum" ayrı, "Renkler daha doğru" demek ayrı. Tekrar söylüyorum, yanlış anlaşılma olmasın, "Nikon'un renkleri kötü" demiyorum, sadece "gerçek hayattaki gibi" değil diyorum. Ben bunu da bilerek D700'de genelde "Standard" modu kullanıyorum zaten.
ACR'de D700'ün ve 5DMarkII'nin RAWlarının renkleri ve tonlaması o kadar birbirine benziyor ki sanki aynı marka gibiler. 5DMarkII'nin JPEGleri tonlama ve renkler olarak RAW'a daha yakın. Kontrastı biraz düşük ama renkler gerçek hayata daha yakın (tam aynısı olmasa da).
Ve evet, gerçek hayat sıkıcıdır :)
Not: Fotoğraf tarihini yalayıp yutmuş olmak, lensleri dokunarak - gövdeleri sesinden tanımak, fotoğraf sıkıştırma algoritmalarını kafadan hesaplayabilmek sizi iyi fotoğrafçı yapmaz. Daha iyi fotoğrafçı olmanın yolu teknik bilgiyi pratikle birleştirip bol bol fotoğraf çekmekten geçiyor.
...
Önceki sayfadan devam
...
RAW mu, JPEG mi, yoksa fotoğraf çekmek mi?
Bu yazıyı okuyan pekçok kişi için yukarıdaki sorunun cevabı belli: Arkadaş git önce fotoğraf çek, sonra düşün "RAW mu JPEG mi" diye :) Evet, aslında birşeye başlamadan önce teorisini öğrenmek iyi birşey, ama bu durumda aradaki farkı gözlerinle görmek varken neden internette geziyorsun ki? Halla hallaaaaaa....
Örneklere girmeden hemen farkları yazayım:
RAW avantajları:
1- Önceki sayfada da gösterdiğim gibi, RAW daha fazla bilgi içerir ve ton eğrisi ve gama düzeltmesi uygulanmadığı için sonuçta oluşacak JPEG veya TIFF veya PSD sizin isteğinize göre oluşacaktır.
2- RAW düzenleyici programlarda RAW dosyasının kendisine dokunulmaz, istediğiniz an geri dönmek mümkündür. Yaygın olarak kullanılan yöntem, yaptığınız değişiklikleri ayrı ufak bir dosyaya kaydetmek ve siz RAW dosyasını açtığınızda bu değişikliklerin uygulanması. JPEG dosyalar her kaydedildiğinde kalite kaybına uğrar. Bunu önlemenin birkaç yolu var. Örneğin her seferinde "Farklı kaydet" yapmak veya Photoshop'ta "Akıllı katmanlar kullanma" ama bunlar biraz zahmetli. JPEG'i de Camera Raw'da işleyebilirsiniz, bu durumda RAW'un "değiştir değiştir, sonra geri al" avantajı biraz azalıyor.
3- Keskinleştirme veya gürültü azaltma yapmak RAW dosyasını bozmaz. "Bozmaz" derken, bu etkileri istediğiniz zaman geri alabilirsiniz ve bu filtrelerin fotoğrafa etkisi daha az bozucu olur. JPEG'de keskinleştirme de gürültü azaltmak da yıkıcı (destructive) etki yapar, bu yüzden iş akışınızın en sonunda yapılması tavsiye edilir. RAW'da herhangi bir an bunları yapıp sonra geri almak mümkün. Bu arada hatırlatayım, "keskinleştirme" işleminde hiçbirşey keskinleşmiyor, yalnız komşu pikseller arasındaki mikro kontrast arttırılıyor.
4- RAW dosyasında daha fazla ton bilgisi olduğu için yapılan değişiklikler RAW dosyasını JPEG'den daha az bozar. Örneğin +2EV poz düzeltmesi yaptığınızda RAW'da hemen hiç bozulma olmazken JPEG'de renkler kaymaya başlar ve önceki sayfada bahsettiğim "kuşak etkisi"nin görülme olasılığı artar.
5- JPEG oluşumu sırasında "Quantization" işlemi sırasında ışığın tonları gölgeler-parlak bölgeler arasında dağıtılırken ton kaybı olur, bu da posterleşme etkisini arttırır.
6- Renk uzayını değiştirmek RAW için çocuk oyuncağı, ama JPEG'de renk uzayı bilgisi fotoğrafa yazılmış durumda. JPEG dosyalarında da renk uzayını değiştirmek mümkün ama bu piksellerle oynamak demek, ne yaparsanız yapın sonuçta JPEG etkilenecek. Halbuki RAW dosyasında renk uzayı bilgisi yok, istediğiniz uzayda çalışabiliyorsunuz.
7- RAW dosyasında beyaz ayarını istediğiniz gibi ve istediğiniz zaman değiştirebilirsiniz. JPEG'te de bunu yapmak mümkün ama piksel boyutunda müdahale ettiğiniz için detaylar mecburen etkilenecektir. Örneğin RAW'da fotoğrafı işledikten sonra beyaz ayarı hoşunuza gitmediyse en son değiştirebilirsiniz.
8- Bayer tipi algılayıcılarda "mozaik yok etme" (demosaicing) denen bir işlem var. Bu işlem ilk sayfada bahsettiğim "1 kırmızı 2 yeşil 1 mavi"den oluşan piksellerdeki renkleri gerçek renklere çevirmek için kullanılıyor. Bu işlem ciddi yüksek işlemci gücü gerektiriyor, ve şu anda hala fotoğraf makinesi işlemcileri PC işlemcileri kadar iyi değil, bu yüzden PClerdeki RAW çeviriciler ufak detayları daha başarılı işleyebiliyor. Ayrıca farklı RAW çeviriciler ile farklı algoritmalar kullanmak da mümkün. (Faveon tipi algılayıcılarda bu işleme gerek yok, ama %0.1'i hatırlayın :) )
9- Eğer makinede JPEG sıkıştırması ve parametrelerini agresif seçtiyseniz sonradan düzeltmek zor oluyor (Nikon'un renkleri? Şimdi geliyorum oraya). Özellikle bazı DSLR üreticileri JPEG fotoğraflar son kullanıcının gözüne hoş görünsün diye renk doygunluğunu ve kontrastı olduğundan fazla arttır. Bu durum ilk başta göze hoş görünse de detaylara baktığınızda hatalar göze çarpar. Örneğin fazla kontrast parlak bölgeler ve gölgelerde detay kaybına yol açabilir. Nikon ve Pentax giriş seviyesi makinelerinde bunu yapıyor. K-5'ten haberim yok, belki onda yoktur.
JPEG avantajları:
1- JPEG'in boyutu ufak olur. Böylece hem az yer kaplar hem hızlı çekim imkanı verir. Spor fotoğrafçıları %99 JPEG çeker. RAWları karta yazmak da kolay değil, hızlı bir karta ihtiyacınız var. Ayrıca RAWları saklamak daha fazla disk alanı gerektiriyor. Şu anda sabit diskler sudan ucuz ama çok güvenilir değiller. Ben 2-3 yılda bir disk değiştirmeye çalışıyorum.
2- Hemen baskı imkanı verir. Düzgün çekilmiş bir JPEG standart bir yazıcıda hemen yazılabilir. Ayrıca A3 baskıya kadar RAW-JPEG arasındaki detay farkı önemsiz, baskılarda çok farkedilmiyor. Siz yeter ki renkleri ve beyaz ayarını düzgün ayarlamış olun.
3- Eş-dosta rahatça gönderirsiniz. Örneğin annenize gönderdiğiniz torun fotoğraflarını nasıl açacağını anlatmak zorunda kalmazsınız ("anne şimdi Photoshop var, Camera Raw var, ya da Photoscape var, irfanview var" derken "evladım gel sen yap, ben anlamıyorum" cevabı alabilirsiniz)
4- RAW dosyalarını, özellikle yeni olanları, her program desteklemez. Ayrıca 15 yıl sonra eski RAWlarınızı açacağınız garanti değil. Aynı markanın farklı modelleri bile farklı tip RAW dosyası kullanabiliyor. Belki en garantisi hepsini DNG'ye veya PSD'ye çevirip saklamak.
5- RAW fotoğrafları işlemeniz gerekiyor. 100lerce fotoğrafını varsa bu "biraz" zaman alan birşey. Ama, aslında bu çoook büyük dert değil çünkü şu anda hemen tüm RAW çeviricileri makine ayarlarıyla RAW-JPEG çevirisine izin veriyor. Yani 100 tane fotoğrafınızı aynı anda makinenizde kullandığınız ayarlarla JPEG'e çevirebilirsiniz, bu durumda oluşturulan JPEG'in kalitesi makine çıktısı JPEG'den daha iyi olacaktır.
6- Hemen Facebook'a foto yükleyebilirsiniz :)
Şimdi aşağıda iki örnek vereyim, o kadar yazdık bir de gösterelim ki inanın :)
Yukarıda aynı sahneyi RAW+JPEG çekmiştim. İkisine de -2EV poz telafisi uyguladım. Soldaki RAW'da detaylar daha iyi korunurken JPEG'de renkler ve detaylar uçmuş.
Aynı sahnenin solda JPEG, sağda RAW hali. İkisine de +3EV uyguladım. Soldaki JPEG'de "posterleşme" ve parlak noktadaki detay kayıpları bariz.
NİKON'UN RENKLERİ
Nihayet geldik, Nikon'un canlı ve gerçekçi renklerine...
Ne diyorduk? Nikon'un renkleri gerçekçi. Şimdi aşağıda D700'ün üzerinde görelim:
Soldakiler RAW-JPEG dönüşümünden, sağdakiler direkt makine çıktısı ("Standard" fotoğraf modu). Ne görüyoruz? Makine çıktısı JPEGlerde kırmızı ve maviler aşırı doygun ve kontrast o kadar yüksek ki gölgelerdeki detaylar kaybolmuş. Yani öyle kırmızılar, öyle maviler aslında orada yok. Ama makine çıktısı JPEG ilk bakışta canlı ve çekici geliyor, hakkını vermek gerek. Özellikle oyuncaklar-kuklaları çektiğim fotoğraflardaki JPEGler cidden çok canlı ve janjanlı duruyor.
Amaaaaa, "renkler daha doğru" tezi doğru değil!!! "Ben canlı parlak renkleri seviyorum" ayrı, "Renkler daha doğru" demek ayrı. Tekrar söylüyorum, yanlış anlaşılma olmasın, "Nikon'un renkleri kötü" demiyorum, sadece "gerçek hayattaki gibi" değil diyorum. Ben bunu da bilerek D700'de genelde "Standard" modu kullanıyorum zaten.
ACR'de D700'ün ve 5DMarkII'nin RAWlarının renkleri ve tonlaması o kadar birbirine benziyor ki sanki aynı marka gibiler. 5DMarkII'nin JPEGleri tonlama ve renkler olarak RAW'a daha yakın. Kontrastı biraz düşük ama renkler gerçek hayata daha yakın (tam aynısı olmasa da).
Ve evet, gerçek hayat sıkıcıdır :)
Not: Fotoğraf tarihini yalayıp yutmuş olmak, lensleri dokunarak - gövdeleri sesinden tanımak, fotoğraf sıkıştırma algoritmalarını kafadan hesaplayabilmek sizi iyi fotoğrafçı yapmaz. Daha iyi fotoğrafçı olmanın yolu teknik bilgiyi pratikle birleştirip bol bol fotoğraf çekmekten geçiyor.
...