Parantez içinde bir rakam görürseniz o rakamla ilgili açıklama yazının en altında demektir (NOTLAR başlığı altında). Örneğin (1) görürseniz yazının en altlarında (1) numaralı açıklamaya gidin. Blogger'da dipnot sistemi olmadığı için böyle bir çözüm buldum.
ODAMDAKİ DOLAP POLAT ALEMDAR'DAN DAHA KARAKTERLİ
Başlığı Arnavutluk'ta bir işçiden duymuştum. Hırtlar Vadisi'ni ilk başlarda sevdiğini, sonradan çok siyasileştiği için beğenmediğini anlatmıştı.
Polat'ın karakteri ayrı birşey, ama bugünkü konu obektifin "karakterlisi". Bazen duyarsınız, "karakterli objektif" diye birşey var. "Abi bu alet çok farklı, başkasına benzemez bu, acaip değişik bir karakteri var". Fotoğraf merakımın ilk yılında bunu çok merak etmiştim. Ulan nedir bu karakter? Diğerlerinden farkı ne ki? "Bu objektif var ya bu, acaip bir kişiliği var bunun". Tabii tabii, vardır tabi de, ne diyosun!
Sonra Leica aşığı bir abim açıkladı: Eski objektiflerin çeşitli optik sorunları vardı (bir objektifte herşeyi mükemmel yapamıyorsun. Fizik kurallarına aykırı. Evet Leicacılar, evet Zeissçiler, ne yazık ki doğru. Yıllarca sizi kandırdılar :) ). Kiminin bokehi bir garip, öbürünün köşe kararması kötü, bir diğerinin keskinlik dağılımı başka, başka bir diğeri renkleri farklı yorumluyor, renk bozulması felaket vs.. Yeni sayısal algılayıcıların gerektirdiği kaplamalar da eski objektiflerde yok. Aslında bunların tamamı bozukluk! Yani gavurun "Lens aberration" dediği şeyler! Örneğin yeni Leica ASPH (Aspherical) objektifleri bazı Leicacılar sevmez. "Odun gibi görüntüsü var, dümdüz" derler. Bunun sebebi aletin çok keskin ve az sorunlu olması! Eski objektiflerde sorunlara alışınca yeni sorunsuz (ya da farklı ama daha az sorunlu) objektifler "tu kaka" oluyor.
Not: Leica ya za Zeiss objektiflerin kendine has bir "karakteri" olduğunu hep duyarım. Henüz bunun ne olduğunu çözemedim. Belki mikrokontrasttır, belki değişik yumuşak bokeh karakteridir, belki elinde o aleti tutmanın verdiği hazzın getirdiği bir duygudur bilemiyorum. Açıkçası o "Leica karakteri" ya da "Zeiss bakışı"nı ben ayıramıyorum. Tahminimce "Leica karakteri" denen şey bokeh oluşan bölgelerdeki yumuşak geçişler. Doğru mu? Yanlışsa aşağıya yorum olarak yazın. Ama "kullanmadan anlayamazsın"ı bir cevap olarak almıyorum :)
Bu konu ile ilgili iki güzel yazı:
http://www.l-camera-forum.com/leica-forum/customer-forum/218310-lenss-character.html
http://www.stevehuffphoto.com/2010/02/11/what-is-bokeh/ (puanlamasını beğenmedim, ama yazı fena değil)
Örneğin Nikon 85mm f1.4D objektif. Bu alet orta bölgelerde çok iyiyken yeni tam kare makinelerde (ve biraz da filmde) kenarlarda yumuşak ve kontrastı düşük. Göğüs üzeri portre için çok uygun, çünkü bu tip portrede %90 oranda model ortaya gelir, kenarlar boş kalır. İşte bu objektifle büst portresi çekerseniz, modelin sağı ve solunda ne varsa modelden daha bulanık çıkar. Bokeh demiyorum, düz duvar çekseniz de kenarlar biraz bulanık. Bu neye yol açıyor? Dikkati modele çekiyor! Arayıp da bulamadığın şey. Eğer bu şekilde çalışmaya alışırsan yeni 85mm AF-S f1.4G sana "dümdüz, kişiliksiz" gelir çünkü yeni G serisi objektif kenarlarda çok daha iyi.
"Ne yazık ki" bilgisayarlı objektif tasarımı çıktı, mertlik bozuldu. Siz hiç 24-70mm f2.8ler ya da 70-200mm f2.8ler hakkında "çok farklı bir karakteri var" diyeni duydunuz mu? Ya da 300mm f2.8ler hakkında? Peki 200mm f2.0ler? "Karakterli" objektiflerin büyük çoğunluğu sayısal devrimden önce üretilenler.
Büyük hali için üzerine tıklayın |
Kimi eski objektifin olmayan kaplamaları yeni DSLRlarda değişik bir parlamaya ya da renk bozulmalarına sebep oluyor. Bu objektiflerin kullanıcılarından şunu duyarsınız: "Farklı bir karakteri var, diğerlerine benzemiyor". Yahu bozuk işte! Bozuk değil de, optik hatalara sen "karakter" ya da "kişilik" diyorsun (1). Piyasadaki eski 135mm objektiflerin bir çoğunun optik kusuru var, bu kusurlar kullanıcılar tarafından "bak çok farklı" olarak yorumlanıyor.
Yukarıdaki fotoğraf aynalı bir objektiften. Bu objektifler genelde 400-800mm arası ve sabit diyaframlı olurlar ve çok ucuza bulabilirsiniz. Görüldüğü üzere farklı bir "kişiliği" var kendisinin. Buna "karakter" de diyebilirsin "ne lan bu" da.
Bir objektifin bazı hatalarının ya da optik kusurlarının olması her zaman kötü değil elbet. Kötü bir fotoğrafı optik olarak mükemmel bir objektifin kurtarmayacağı gibi (tamam, %1 oranda belki şansın olur) optik sorunları olan bir objektif de her fotoğrafı rezil etmez. Ayrıca fotoğrafın "teknik olarak mükemmel" olmasına gerek yok, hatta çoğu fotoğrafçı bunu istemez. Bu yüzden "bu alet eski, o yüzden kötü" ya da "bu objektif yeni, dümdüz 2 boyutlu bir imaj verir" demek yerine deneyip ya da internette örneklere bakarak sana uyup uymadığına bakmak en iyisi.
Yeni bazı objektiflerle ilgili "karaktersiz" yorumunu duyarsanız bilin ki o objektif optik olarak çok iyidir :) Örneğin Olympus 75mm f1.8. Bu objektifin bozulmaları minimumda, ama bazı kullanıcılar o eski "Leica look" göremediklerini ve bu objektifin "sıkıcı" olduğunu söylüyorlar. Olabilir, kişisel zevktir. Bana sorarsanız şu ana kadar kullandığım en iyi 3-4 objektiften biridir.
NIKON 24MM F2.8 AF
2-3 yıl önce NEX-3'ü satarken bu objektif + üzerine para almıştım. O zaman farketmedim, hatta sonra kullandığımda da farketmedim ama iç tüp çatlamış ve bantla tutturulmuş :) D700 ile beraber bir arkadaşa satarken farkettim. Galiba uzun süre bu objektifle beraberiz, bu haliyle satılmaz.
Nasıl dikkatsizliktir bu nasıl körlüktür Allah bilir. Gerçi objektifi çok kullanmadım (O dönemde D700'ü fazla kullanamadım zaten) ama alırken insan bakar değil mi?
Her neyse. İnternetteki incelemelere bakarsanız bu alet pek de iyi değil. Dikkat edin bu AF-D değil AF versiyonu. AF-D olan daha yenisi. Ufak, hafif, hızlı ve çok yakından odak yapabilen bir alet. Şu ana kadar odak sorunu görmedim. D700 üzerinde beğenmiştim. Özellikle çok yakından odaklayabilmesi iyi bir özellik. Geniş açılı objektiflerle yakından yapılan çekimler ilginç bir etki oluşturuyor. Nikon'un geniş açılı sabit objektiflerinin çoğunda kayan eleman var. Bunda var mı bilemiyorum ama çok yakından odaklayınca bozulma farketmiyorum. Odaklaması gövdeden, yani biraz ses yapıyor.
Tam kare gövdelerde geniş açı objektifler geleneksel olarak sorunludur. Kenarlar-köşelerdeki sorunlar bitmek bilmez. Bu sorun Nikon D800'de daha da fazla. Piksel sayısı arttıkça kenarlardaki sorunlar daha da büyüyor.
Peki Nikon 24mm f2.8 AF, Nikon D800 üzerinde nasıl davranıyor?
Tabii ki "karakterli"! Ne sandın ya? Kendine has bir kişiliği var, başkasına benzemez :)
RAW hali |
Şimdi eğri oturup doğru konuşmak lazım:
1) Bu fotoğraf f2.8'de çekildi. f2.8'de köşe kararması olmayan objektif bulun sizi alnınızdan öpeyim.
2) 24mm'nin iki genel kullanım alanı olabilir: Manzara ve sokak fotoğrafçılığı. Manzara çekimlerinde f2.8 kullanılmaz (özel bir amacın yoksa) ve f5.6-f8 aralığında bu objektifin köşe kararması sorunu yok. Sokak fotoğrafçılığında da öncül amaç en mükemel teknik kaliteyi değil "an"ı yakalamak. Sen teknik kaliteye gelene kadar ışığı ve sahneyi kaçırmış olabilirsin, odak şaşabilir, ISO'yu çok yükseğe çekmen gerekir vs.. Yani köşe kararması (ve keskinlik) senin sen düşünmen gereken şey.
3) Köşe kararmasını yok etmek artık yazılımla çok kolay.
Objektifleri "KULLANIM AMAÇLARINA GÖRE" değerlendirmek lazım. Özellikle büyük, kalın yazıp altını çizdim. Geniş açı obektifle en geniş diyaframda duvar ya da grafik çekersen olmaz. Olur ama sen o objektifi öyle kullanmayacaksın, yani anlamsız. Bazı geniş açılı objektiflerde (hatta birçoğunda) odak düzlemi deiğin şey "düz" değil, dairesel. Yani alet düz bir duvarı çekmek için tasarlanmamış. Sen bu aleti alıp grafik çekerken köşeler mecburen keskinlik kaybına uğrayacak.
Geniş diyaframlı objektifler de böyle. Aranızda kaç kişi 50mm f1.4G'yi f1.4G'de düz duvar çekmek için kullanıyor? f1.4 kullanıyorsan amacın objeni izole etmektir, yani çerçevenin kenarlarını "bulanık" istersin. Doğrudur, nadiren asıl objeni kenarlara yerleştirmek istersin ama dış sınırlara değil! Böyle olunca, geniş diyaframlı portre objektiflerinin en kenarlarındaki keskinliği ölçmek ve bunu puanlamaya yansıtmak sadece "bilimsel" bir uğraş olarak kalıyor, pratikte bence hiçbir anlamı yok.
Zeiss 50mm f2.0 Macro, Canon 50mm f1.2Lye göre daha keskin olabilir. Ama hangi durumlarda? Hangi diyaframlarda? Örneğin f1.2'de karşılaştırmayı denediniz mi? Hangisi kazanır sizce? (2)
Yukarıdaki gibi düşününce, aslında her objektifin iyi olduğu fikri doğuyor. Öyle değil mi? Yerine göre Nikkor 14-24mm AF-S f2.8'in Nikkor 16-35mm f4 VR'dan kötü olduğu durumlar olabilir. Örneğin 14-24'e polariza filtre takmak isterseniz bunu daha iyi anlarsınız (filtre takılabiliyor ama biraz uğraştırıcı ve tutucu sistem pahalı). Elbette ki, çok büyük baskı alanlar ya da sürekli kesme alarak çalışanlar için her objektiften azami performans almak önemli. 16x20", 20x24", 24x36" baskı alıyorsan yavaş yavaş her piksel kalitesi önemli olmaya başlıyor. Amaaaaa... Bu kadar baskı alıyorsan zaten ucuz objektifle işin ne?
Nikon 24mm f2.8 AF, Nikon D800 üzerinde iyi mi peki?
Not: Geometrik düzeltme yapmadım.
Peki f8'de bir manzara denesek?
Düzeltilmemiş hali yukarıdaki gibi. Gene RAW.
Bu da düzeltilmiş hali. Geometrik düzeltme de yaptım o yüzden binalar kaymış ama ne olduğu anlaşılıyor. Bence son hali çok iyi, çerçevenin en köşesi için. Ortalarda zaten sorun yok:
Pozlama telafisi, kontrast gibi şeylere dokunmadım. |
Sırasıyla sol üstten sağ alta: f2.8, f4.0, f8.0 ve f16. Güneş çerçevenin hemen dışında ve inanılmaz parlak.
Tramvay istasyonunda f2.8 denemesi:
Yukarıdaki düzeltmeden önceki RAW hali. Aşağıda düzeltilmiş hali var:
Fena olmamış değil mi? Bu arada unutmayalım ki D800 JPEGlerdeki CA sorununu otomatik gideriyor, yani JPEG çekiyorsanız CA sorununu çok görmeyeceksiniz. Köşe kararmasını da JPEG'de otomatik düzeltebiliyorsunuz (ben genelde bunu kapalı bırakıyorum):
Makine çıktısı JPEG hali. Görüldüğü gibi CA sorunu yok gibi.
SONUÇ
Kıssadan hisse: Kişilik sahibi, karakterli olmak iyi birşeydir (3).
Yukarıda da belirtmiştim: Teknik olarak mükemmel ama sıkıcı bir fotoğraf mı, yoksa teknik olarak idare eder ama ilk baktığında "işte bu!" diyeceğin bir fotoğraf mı istersin? Önce düşünmen gereken şey "aman CA var, aman köşe keskin değil" olmamalı. Çok kötü objektif yok artık, hepsi belli bir seviyenin üzerinde. Mesele eksiklerini ve artılarını görüp ona göre karar vermek. Artık Tamron 24-70mm f2.8 VC'yi yanıma almadığım zaman Nikon 24mm f2.8 AF'yi mutlaka çantaya atıyorum. Gerektiğinde işini yapıyor ve taşıması dert değil. Büyük baskılar için çok uygun olduğunu sanmıyorum, henüz bu objektifle çekilmiş bir fotoğrafı A3'ün üzerinde bir boyutta boyut basmamış olsam da fikrim bu (4). A3 ve altı baskılar için yeter de artar.
D800 için önerilebilecek uygun fiyatlı en iyi geniş açılardan biri Nikkor AF-S 28mm f1.8G. Hafif, çok iyi ve uygun fiyatlı. 24mm f1.4G? İyi ama tuzlu :) 4mm önemli mi? O karar size kalmış.
Elimde 24mm f1.4 olsaydı boyutundan ve ağırlığından dolayı tahminen yanıma almaya üşenirdim.
Allah vere de öndeki bant düşmese :)
NOTLAR:
(1) Teröristin ayağına gidip pazarlık yapmaya "müzakere", ülkenin bölünmesine yol açacak kararlara ("eyalet sistemi" mesela) "barış", her türlü baskı ve tehdite (maliye ve savcılar yoluyla) rağmen muhalefet yapmaya çalışanlara "postal yalayıcı" ya da "ileri demokrasi düşmanı" demek gibi :) Ama bu siyasete giriyor, bazılarınız beğenmez biliyorum.
(2) İpucu: Zeiss'te f1.2'ye inebilmek için bayağı uğraşmanız gerekli.
(3) Olamazsanız sizi başkan yaparlar (Türkiye'den değil başka bir ülkeden bahsediyorum. Türkiye'de başkanlık sistemi mi var canım?).
(4) Unutmamak gerekli ki geniş açılı objektiflerden 85mm f1.4 keskinliği beklemek hata.
harika bir çalışma...
YanıtlaSilBugün Hürriyet'te bir köşe yazısında Atilla Dorsayın yazarlığı bıraktığını okudum. Bu ülkede artık bir şeyler yazmanın okuyan olmadığı yada okuyanlarında anlamadığı düşünerek gereksiz olduğunu " suya yazı yazmaya " son verdiğini yazmış. Ben böyle bir tavrı doğru bulmuyorum. Sizin yazılarınızın büyük kısmını okudum, hatta bazılarını birden fazla. Harikasınız fotograf sizin anlatımınızla farklı bir anlam kazanıyor. Yazdıklarınız bu alandaki bilgi eksikliğini ve doğru bildiğimizi sandığımız yanlışları bize gösteriyor. Asla yazmayı bırakmayın hatta mümkün olursa buradaki yazılarınızı kitap olarak yayınlayın. Bu ülkede hala birileri okumaya devam ediyor.
YanıtlaSilSakallı ve jöleliler önemli yerlere getiriliyor ve halka "bakın bunlar bilirkişi ve önemli yazar" deniyor; Acun, Nihat Doğan ve Hülya Avşar sürekli ekranda; en ufak gösteri ya da protestoda önce polis dalıyor sonra gazete ve televizyonlar bu insanlara "terörist" muamelesi yapıyor; 10 yıl önce "kahrolsun Amerika ve İsrail" diye bağıran malum arkadaşlar 10 yıldır bu ülkeler hakkında bir tane gösteri yapmıyor; RTE Irak'taki Amerikan askerleri müslümanları katlederken o askerler için "inşallah sağ salim evlerine dönerler diyor; muhalefet belediyelerine sürekli savcı ve polis baskısı devam ediyor; muhalefetteki önemli insanların yatak odası görüntüleri internette geziyor; Apo büyük müslüman ve barış elçisi oldu; hükümeti etkileyecek negatif herhangi bir haberde ya da yazıda başbakan çıkıp gazetenin ya da TV'nin sahibine "bu adamı at artık" diyebiliyor (kaç yazar ve televizyoncu işinden oldu?); grev yapan işçiler (THY çalışanları da işçi, ne kadar maaş aldıklarının önemi yok) halka şikayet edilip işten çıkartılıyor ve bu bahaneyle birçok hak ellerinden alınıyor; RTE Lazistan ve Kürdistan'dan bahsediyor; bu arada dev petrol firmalarının güneydoğu için dev planları olduğu söylentisi ortaya çıkıyor (tabii ki Türkiye'den bağımsız bir güneydoğuda); ekonomiyi iyi gösterebilmek için satılmadık şey kalmadı ... Daha sayayım mı?
SilGüzel şeyler de var elbet. Peki yapılan "güzel" şeyler yukarıdakilere değer mi? Değerse AKP'yle devam ve Atilla Dorsay gibileri unut zaten.
Fotoğrafla ne alaka? Alakası yok. İçimi döktüm :)
Ertan Bey, sizi -maalesef- yeni keşfettim. Henüz iki gün oldu. Ama yazdıklarınızı sırayla okumaya çalışıyorum. Yazılarınız eğlenceli ve bilgilendirici.. Siyasi fikirlerinizi de araya iliştirmeniz harika olmuş. Kolaylıklar dilerim. Okumaya kaldığım yerden devam edeyim. :)
Sil