Markus Merk diye Alman bir hakem var. İtalyan Pierluigi Collina'dan sonra dünyanın gelmiş geçmiş en iyi hakemi sayılır. Bu adamcağızı bu akşam LigTV'de seyrettim. Mustafa Denizli ve Şansal Büyüka ile bir programda konuktu.
Bir ara Trabzonspor'un bir defans adamının rakip takımın forvetini düşürmesini tartıştılar. Faul var mı yok mu, karar vermesi çok zor bir pozisyon. Bence faul, sence değil. Ama tartışmada birşey dikkatimi çekti: Büyük teknik direktör, sayılan-sevilen Mustafa Denizli kurallardan beyhaber! Markus diyor ki: Defans oyuncusunun gelişi dengesiz, o hızda koşan bir futbolcuya o müdahale fauldür ve kırmızı kartı gerektirir (son adam olduğu için). Bunun yanında bir sürü açıklama yaptı. Yani mesele koşan forvet oyuncusunun dengesiz bir müdahaleyle yere indirilmesi.
Mustafa Denizli faul olmadığını savundu, ama en büyük savunması: "Futbolcu faul için gelmiyor"! Ya yuh artık, böyle bir adam biraz kural okumaz mı? Daha "kontrolsüz hareket" terimi doğalı 10 yıl ya var ya yok. Faul olması için her zaman niyete bakılmıyor ki? Gole giden adamı üfleyerek de düşürsen, arkan dönükken yanlışlıkla çelme taksan da o faul olur. "Ama ben onu çok seviyorum, düşürmeye gönlüm elvermez" diyen affedilmiyor. Sen yere düşerken rakibine çarpıp düşürsen de faul! Bu "istemeden oldu" lafını cahil spor yorumcusundan duymaya alıştık da Mustafa Denizli nasıl bilmez hayret.
Elle müdahale de aynı şekilde yanlış biliniyor. Oyuncunun elleri yana açıkken (gövde ellerle beraber haç şeklindeyken) topa elle müdahale ederse, o serbest vuruş ile cezalandırılır. Bu durumda gene niyete bakılmıyor. Eller gövdeye yapışıksa durum farklı, o zaman niyete bakarsın. Maşallah bizde herkes "niyet" peşinde.
Antremanlarda teknik direktör hakemlik yapıyorsa vay bizim futbolculara! Cehalet kötü şey...
Not: Şimdi Stoke City - Manchester U maçına bir göz attım. Bizim Tuncay 81. dakikada mükemmel bir gol atarak durumu 1-1'e getirdi, ama 86. dakikada tutması gereken adamı (uzun saçlarını artist artist düzeltirken) kaçırınca Stoke City 2. golü yedi ve maçı 2-1 kaybetti. Fener bu çocuğu satınca çok sevinmiştim, ama "Türk'ün gücünü Avrupa'da göstersin" diye değil Fener kurtuldu diye. Daha önce de bundan bahsetmiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder