10 May 2013

Soğukta fotoğraf ekipmanını korumak

TAŞINDIK: http://halkboyleistiyor.com

Yaz gelmişken ne soğuğu canım? Deniz, güneş, kum, Rus kızlar (Öhöm... Bu sonuncusu yok tabi, çok ayıp bi kere aaaa :) )...

Ama kış da geri gelecek, ve kıştan yeni çıktık dolayısıyla bu kış -28 derece (rüzgar sayesinde -43 derece hissedilen) soğukta fotoğraf çekme tecrübelerimi aktarmak istedim. Şimdi okumasanız bile kış gelmeden bir göz atın derim. Burada yazdıklarım sadece -28 derece için geçerli değil tabi, "soğukta" fotoğraf ekipmanını korumak için genel anlamıyla aynı şeyleri yapıyorsunuz.

Son hatırlatma: Kutup bölgeleri (ya da İskandinavya ve Rusya'nın kuzeyi) gibi bölgelerde fotoğraf çekmenin özel koşulları var, burada onları anlatmadım çünkü kişisel olarak tecrübem yok. Ayrıca buradaki tavsieler günübirlik geziler için. Daha uzun geziler için battaniye-çamaşır vs.. gibi şeyler gerekli ve bu konulara girmeye niyetim yok.

SOĞUK NE?

Oslo'ya sadece 3 saat mesafede (kuzey-batı yönünde) bir dağa çıktık ki hem haftasonu iş arkadaşlarıyla kaynaşalım hem de bir baraj inşaatı görelim. Bu kadar soğukta nasıl beton döküyorlar diye merak ettim tabi, sonradan gördüm ki -20 derecenin altında dökmüyorlarmış.

Neyse efendim. Soğuğu birkaç kademeye ayırıyorum:
1) 0 ve -5 arası: Alışınca ılık bile sayılır. Tabi kısa kolluyla gezilmez ama dışarıda rahat gezebiliyorsunuz.
2) -5 ve -15 arası: Soğuğu bayağı hissediyorsunuz. Gene de iyi giyinerek dışarıda yürünebilir. Fotoğraf makinesi pillerinin performansı gösle görülür şekilde düşüyor.
3) -15 ve -25 arası: Hele bir de rutubet ve rüzgar varsa ciddi soğuk. Burun deliklerinde buz parçaları oluşuyor. Ciğerlerin üşüdüğünü rahatlıkla anlıyorsunuz, bu yüzden -15 derece altında Norveç'te resmi kayak müsabakaları yapılmıyor çünkü derin nefes alıp vermek bu derecelerde tehlikeli.
4) -25 ve altı: Aslında -25 ve -40 arası gibi bir kategori de var ama -25 derecenin altın normal insanlar için aynı: Hayvani soğuk. Bu soğukta giyiminize ciddi dikkat etmeniz gerekli ve derin nefes almanızı gerektirmeyecek şekilde çok yorulmamanızı tavsiye ederim.

Baraj inşaatını olduğu yerde ciddi bir rüzgar vardı ve termometre hissedilen derece olarak -43 gösteriyordu. Hayatımda ilk defa gözbebeklerimin üşüdüğünü hissettim!

Bunlar gerçek, Hollywood hilesi değil. Tecrübeyle sabittir :)
 Şimdi bazılarınız "o da birşey mi bizim orda bi soğuk oluyor kediler damdan dama atlarken donuyor" gibi şeyler düşünecektir. Doğrudur, aferin size. Ama konu bu değil :)

EKİPMANI KORUMADAN ÖNCE

Herşeyden önce g.tü korumak lazım :) Gülüyorsunuz ama gerçek bu. Norveç'te bir laf var: Çok soğuk yoktur az giysi vardır. Her soğuk derecesine ve yapacağın işe göre giyimini iyi ayarlaman lazım. Kayak yaparken ince ve hafif şeyler gerekirken uzun yürüyüşler ya da fotoğraf turları için daha korunaklı olmanız. Fotoğraf çekerken sorun şu: Uzun süreler hareketsiz kalıyorsun ve hareketsiz kalmak soğuk ortamda kötü birşey. Fotoğraf makinesini elinde taşıyorsan ellerin donuyor örneğin. Veya palton kalın ama pantolonun incecikse bacaklar donuyor ve vücudun istemsiz olarak titremeye başlıyor. Bu yüzden saçının ucundan ayaklarına kadar her yerini eşit derecede koruman lazım.

"Korumak" demek "8 kat giyip robot gibi hareketsiz kal" demek değil. -28 derecede kalın ama rahat bir pantolonla ince bir iç pantolonu (iç donu) giymek yeterli. Botlar su geçirmez olmalı. Ben iki ince çorabı tercih ettim ama siz tek kalın bir çorap da giyebilirsiniz. Kar içinde çekim yapacaksanız unutmayın ki normalde üşümeyen ayaklarınız karın içinde donabilir. Yerde buz varsa ve botlarınız iyi değilse ciddi sorununuz olacak demektir.

Gövde için (yabancı dil hayranları için "body" de diyebiliriz) bir kollu fanila ve paltonun içinde ince iki kat kazak ya da benzeri giysi yeterli. Neden kat kat giymrk lazım? Terlediğiniz zaman ya da koştuğunuz zaman bir katı çıkarabilirsiniz de ondan. Ayrıca kat kat giyinmek ısıyı daha iyi muhafaza eder.

Paltonun şapkası olsun ve bu şapkanın etrafında tüyler olsun ki kafanıza kapattığınız zaman rüzgarı içeri almayıp sıcağı da bırakmasın.


Şapka kısmı önemli
Ben paltoda olabildiğince çok ve büyük cepler olmasına dikkat ettim. Bu şekilde birçok malzemeyi ceplere koyup çanta boyutunuzu da ufaltabilirsiniz. Ayrıca makine pillerini paltonun iç ceplerinde taşımak da sıcak tutmak açısından iyi bir çözüm.

Soğuk havalarda eldivenle çekim yapmak mecburi çünkü elleriniz çekim sırasında ve makineyi taşırken hareketsiz ya da soğuğa açık kalıyor. Bunun için birkaç seçenek var, en beğendiğim eldiven tipi şu:

Bu tip eldivenin parmaklara gelen kısmını açıp arkaya kıvırabiliyorsunuz, böylece çekim sırasında parmaklarınızı rahat kullanabiliyorsunuz. Yalnız dikkat edin eldiven iki kat olsun. Thinsulate'in böyle eldivenlerini görmüştüm. Ek olarak, eldivenlerin içine astar gibi giyilebilen ince eldivencikler de var, hava çok soğuksa eli bayağı koruyor. Bunlardan bir tane alıp üzerine yukarıdaki eldiveni takarsanız el sorununu büyük oranda halletmiş olursunuz.

Aşırı soğuk değilse (0 ve -5 arası diyim) latex eldivenler de bayapı işe yarayabiliyor. Bunları doktorlar giyer, tahminen eczanelerde bulabilirsiniz. Çok soğukta fazla işe yaramasa da örneğin İstanbul soğuğunda işe yarayabilir. Bunlar ayrıca ikinci kat eldiven olarak da kullanılabilir.

Son olarak, el ısıtmaya yarayan kimyasal paketler var. Bunlar tek kullanımlık ve 1-2 saate kadar ısı veren türleri var. Tanesi 4-5$ civarı diye hatırlıyorum. Ben her ihtimale karşılık 2 tane almıştım ama ihtiyaç duymadım. Aşırı soğuk bir yere gidiyorsanız her ihtimale karşı yanınızda bulunması iyi olabilir.

Bunların çoğunun deriyle direkt temaz etmemesi lazım dikkatli olun. Bir de bu var ama salaklığa lüzum yok:



-15 derecenin altında maske tarzı koruyucular öneriyorlar. Ben giymedim, ama 1 saatten sonra eksikliğini hissettim. Sonra kayak dersi sırasında giydim ve "ooh be dünya varmış" dedim. Ağzı-burnu örten ama aynı zamanda hava alan maskeler var. Kayak malzemesi satan yerlerde satılır.

Peki iyi giyinmek yeter mi? Hem yeter hem yetmez. Çok uzun süreler dışarıda kalacaksanız ufak bir termos edinmeniz iyi fikir. Çok üşümüşken ara verip çay, kahve, sıcak su veya çorba içmek insanın moralini inanılmaz düzeltiyor.

Yürümeyi kolaylaştırmak için sağlam bir tekayak (monopod) taşımak iyi birşey. Bazı tekayaklar yürüyüşe yardımcı olmak için de tasarlanıyor, yani her tekayak buna uygun değil. Bu tip takayaklar çok ucuz değil, değip değmeyeceğine siz karar verin.

Hafif! Uzun yürüyüşler, soğuk ve fotoğraf çekmek zaten yorucu. Üzerine ağır ekipmanı eklerseniz daha da ölümcül oluyor. Evde hafif gelen çanta bir saatlik yürüyüşten sonra gülle moduna giriyorsa işiniz zor demektir. Elinizdeki bütün objektifleri yanınıza almayıverin. Bu tip gezilere sabit odaklı objektifleri doldurup götürmek deli saçması. Değişken odaklı objektifler (zoom) bu durumlarda çok avantajlı oluyor. Aynı şekilde 70-200mm f2.8 yerine mümkünse 70-300mm f4-5,6 birşey almak da daha akıllıca. Ya da 24mm ve 50mm eşleniği iki hafif objektif almak da bir çözüm. Ben artık uzun gezilere aynasız makineleri götürüyorum. D800 ya da 5DMarkIII'ü alacaksam da olabildiğince hafif bir objektif seçiyorum. OM-D + 14-140mm birçok durumda yeterli. Su koruması lazımsa OM-D + 12-50mm de iyi. Bir keresinde D800 + Tamron 24-70mm VC + 5DMarkIII + 100-400 ile çıkmıştım. Yanıma Canon 100mm makro ve Nikon 14-24mm'yi de alınca çanta artık çekilmez bir şekilde ağır oluyor. Unutmayın ki her açıyı yanınızda taşımaya gerek yok. İster inanın ister inanmayın D800 ile telezoom birşey kullanacaksam yanıma 80-200mm AF f4,5-5,6'yı alıyorum. Bu objektif plastik, hafif ve ufak. Çok mu keskin? Hayır. Ama yeterince iyi. Geniş açı için de Boigtlander 20mm düşünüyorum. Hem ufak hem kaliteli, ama henüz kendimi almaya ikna edemedim :) Bu arada dikkat edin, genelde iki gövde ya da değişken odaklı objektif taşımaya çalışıyorum. Sebebi az sonra...

Uzun yürüyüşlerde yanınızda birinin olması, hiç olmazsa şarjı tam bir telefonunuzun olması müthiş önemli. "Doğa" dediğin şey güzel olduğu kadar acımasız da. Bileğini burkabilirsin, düşüp kafanı vurabilirsin, kayıp bir çukura düşebilirsin vs.. "Bana olmaz" diyorsan zaten sana ne diyeyim bilmiyorum, Allah kurtarsın. Kaza herkesin başına gelebilir, "Bana olmaz abi" deyip danalık yapmanın alemi yok :)

ÇANTA

Henüz ekipmanlara geçmedik. Aslında çanta da ekipmanlar arasında, hatta belki de bu tip çekimler için en önemliler arasında. Hafif, kullanışlı ve en önemlisi de yürürken dengenizi bozmayacak bir çanta en iyisi. Uzun yürüyüşler için sırt çantaları en uygunu. İlla çok ekipman taşıyacaksanız belden bağlanan ve üzeri kapanıp yağmur geçirmeyenler hem belinizi hem içinizi rahat ettirir. Ekipmanınız azsa Lowepro Flipside veya Lowepro Slingshot serisi bir çanta da işinizi görür. İlla Lowepro olmasına gerek yok, benzer işi yapan markalara da bakabilirsiniz. Ben Slingshot kullanıyorum ve çok memnunum. Müthiş rahat ve kullanışlı. Sırtınızdan çıkarmadan çantayı döndürüp önünüze alabiliyorsunuz. Bendeki dizüstü için uygun değil, özellikle böyle istedim çünkü dizüstü taşımak işime gelmiyor. Çantada dizüstü kısmı olsa kesin orayı doldururum :) ve çantanın boyutu büyür.
Slingshot AW 202'ye bir büyük DSLR ve 4 objektif sığıyor. Üst kısmına da OM-D ya da G1x'i koyuyorum, böylece yanımda yeterli bir setle geziyorum. Objektif sayısını azaltırsanız ufak bir termos, not defteri ya da ufak dürbün gibi şeyler de sığar. İçindeki modüler sistemi istediğiniz gibi ayarlayabiliyorsunuz. Yağmur koruması da var ve yanına orta boy bir üçayak takılabiliyor.

Böyle geziler için omuz çantaları uygun değil. Bunları tek bir tarafınıza takıyorsunuz, bu yüzden bir süre sonra bir tarafınıza ağırlık yapmaya başlıyor ve dengeniz bozuluyor. Şehir gezilerinde omuz çantasını tercih ediyorum ama denge gerektiren kar-kış gezilerinde Slingshot daha uygun.

YOĞUŞMA

Nemli bir yerden ya da yağmurlu bir havadan sıcak bir yere girerseniz gözlükleriniz buhar olur. Neden? Çünkü gözlükleriniz soğuktur ve üzerindeki su tanecikleri sıcak ortama girince anında buhara dönüşür. Fotoğraf makineleri ve objektifler de aynı etkiye maruz kalıyor, ama gözlükten farklı olarak bu aletlerin her yeri elektronik olduğu için daha tehlikeli. Yani soğuk bir yerden sıcak bir yere girerseniz ve makineyi hemen çantadan çıkarırsanız yoğuşma tehlikesi var. Bunu engellemek için iki yöntem uygulayabilirsiniz:

1) Çantanız kapı girişi gibi çok sıcak olmayan bir yere bırakın ve makine ve objektifleriniz içinde kalsın. Bu durumda en az 1 saat beklesinler ki ortam ısısına alışsınlar. Onsan sonra makine ve objektifleri çıkarabilirsiniz. Bazıları 2-3 saat bekletmeyi önerir. Ben de her seferinde 2 saat beklettim.
2) Aşırı soğukta çalışıyorsanız içeri girmeden önce makine ve objektifleri plastik bir torbaya koymakta fayda var. Fotoğraf çantası bütün buharı engellemeyebilir, bu yüzden bazı fotoğrafçılar poşet kullanır (seni atacağım poşete yazık - büyük bilge şair Serdar Ortaç)

Makineyi dışarıda taşırken paltonuzun altında taşımayın. Bu şekilde taşırsanız makine sıcak olacak, çekim için çıkardığınızda soğuyacak, paltonun altına koyduğunuzda gene ısınacak ve böylece yoğulma riski oluşacak. En güzeli çantanın içinde taşımak.

Ayrıca bir ipucu daha: Çekim yaparken makinenin üzerine nefesinizi vermeyin. Böyle yaparsanız nefesinizdeki buhar makineye yapışır ve ince bir buz tabakası oluşturur. Sıcak ortama girdiğinizde bu tabaka buhara dönüşür ve buhar makinenin içine girebilir. Bunu engellemek için çekim yaparken nefesinizi tutun ya da atkı benzeri birşey takın. Gözümü dayadığım D800'ün bakacının buğulandığını gördüğümden beri artık bakaca bile gözümü tam dayamıyorum :)

Aynı şeyin makinede olmasını istemezsiniz herhalde :)
Dışarıda çekim yaparken objektif değiştirmeyin. Makinenin içine buhar girsin istemezsiniz değil mi? Bu yüzden yukarıda değişken odaklı objektif veya iki gövde önerdim.

HAFIZA KARTLARI

Sandisk Extreme kartlar galiba -25 dereceye kadar çalışma garantili. Peki diğerleri? Ya da -25'in altında? Kartları makine içinde ya da çantada ya da en güzeli montun iç cebinde tuttuğunuz sürece sorun yok. Ama yoğuşmaya kartlar için de dikkat etmek lazım. Özellikle SD kartlar yoğuşmadan daha çok etkileniyor. Ayrıca her ihtimale karşı yanınızda yedek kart bulundurunve bunları bir kapta (ya da poşette) saklayın.

PİLLER

Soğuk pilin düşmanı. Ne kadar soğuk, o kadar az pil ömrü. Bu yüzden yanınızda bumlata en az bir yedek pil olsun ve bunları mont cebinde taşıyın. Makinedeki pil hızlı azalmaya başladıysa yedeğiyle değiştirin ve onu montun iç cebine koyun (gene poşetleyip). Bir miktar ısınan pil eski performansına dönecektir. Bu şekilde sürekli pil değişikliği yaparak (arada ısıtarak) pilleri daha uzun süre kullanabilirsiniz.
Ayrıca kartlarda olduğu gibi yoğuşmaya dikkat edin. Ben yedek pillerimi sürekli ufak bir poşette taşıyorum.

KAR

Kar güzeldir, iyidir hoştur ama makine ve objektiflerle iyi geçinmez. Karlı ya da yağmurlu havalarda objektif nem-toz geçirmez olsa bile mutlaka bir poşete sarıyorum ve bu poşeti objektifin en ucuna kadar getiriyorum. Duruma göre UV ya da polarize filtre de takınca bayağı bir korumanız oluyor. Aquatech tarzı koruma kılıfları da alabilirsiniz. Makine ne kadar korumalı olursa olsun bu tip kılıflar uzun ömür için faydalı. Ayrıca makine üzerindeki karı da arada temizlemekte fayda var. Objektif içinde istenmeyen yoğuşmalar olabiliyor ve bu durum bir kere oldu mu kurtulması duruma göre günler sürebiliyor.  Filipinler'de bir müzeye Canon G1x'le girdim. Dışarısı yağmurluydu ama soğuk değildi. İçeride 5-6 çekimden sonra farkettim ki objektif sistemi içinde buhar oluşmuş. O buhar anca 5 günde kayboldu! Aman dikkat...

POLİMER

Ne? Polimer mi? "Plastik" dersem anlarsınız belki, ama aynı şey değil. Makinelerin kapakları gibi oynak parçaları polimer. Uzun süre soğukta kalan bu parçalar sertleşip esnekliklerini bir miktar kaybedebiliyor ve zorlandığında kırılabiliyor. Çok görülen birşey değil ve sadece çok soğukta (-15 ve altı diyim) görülmesi muhtemel ama gene de düşünmekte fayda var.

ÜÇAYAK

Olabildiğince üçayak taşımamaya çalışıyorum ama eğer taşıyorsanız şunu unutmayın: Yağların çoğu eksi bilmemkaç derecelerde (yani soğukta donar). Yağla üçayağın ne alakası var? Üçayak kafalarında yağ var, ve uzun yürüyüşlerde bu yağ donabilir. Peki ne yapacaz? Üçayak kafasını mont cebinizde taşıyabilirsiniz mesela. Takıp çıkarmak biraz zaman kaybettirir ama donmasından iyidir. Ayrıca alüminyum üçayaklar diğerlerine oranla daha kolay donar: Açıp kapatırken dikkat edin.

Ek olarak, aşırı soğukta üçayakların metal kısımlarına dokunmamaya çalışın. Özellikle eldivenden yeni çıkardığınız eliniz ıslaksa ve hemen metale dokunursanız eliniz metale yapışabilir. Karbon üçayaklarda olmaz ama metal olanlarda bu sorun olabilir. Birçok üçayağın bir ya da iki ayağında sünger kısımlar var, oralardan tutmaya çalışın.

AYAK DEMİŞKEN: YEDEK ÇORAP

Hiç karda botunuzdan yüksek bir kat yığınının içine girdiniz mi? İşte yedek çorap böyle durumlarda çok faydalı. Hatta ben iki tane taşımaya başladım, zaten ufak ve hafifler. Başını serin, ayağını sıcak tut demişler :)

ESKİ OBJEKTİFLER

İlginç gelecek ama, eskiden manuel objektifler ağır kış şartlarında kullanılmadan önce kış bakımına girerdi :) Sorun, kaymayı sağlayan yağlar. Bunlar soğuğa dayanıklı yağlarla değiştirilir ve çekime öyle gidilirdi. Normal mevsim çekimlerine dönerken bu yapların tekrar değişmesi lazım tabi. Nasıl? Yeni objektiflerde buna gerek olmasa da eğer aşırı soğukta eski manuel objektiflerden birini kullanacaksanız akılda tutmakta fayda var: Yağ donan birşey! Peki ne yapmak lazım? Tabii ki yeni objektif almak lazım :)

LCD EKRAN

Soğukta LCD ekranlar daha yavaş hareket eder, renkler ve kontrast dağılabilir, hatta ekran tamamen donabilir veya kararabilir. Bunu engellemenin tek yolu ekranı sıcak tutmak ama yoğuşma yüzünden pek tavsiye etmem. Ortam ısındığı zaman ekran kendine gelecek zaten.

Otobüs penceresinden çektim ama siz çaktırmayın, sanki bu manzarayı yakalamak için saatlerce karın içinde yürümüşüm diye düşünün :) Olympus EPL-2 ve kit objektifle çektim.
SONUÇ

Makineniz ne olursa olsun bu yöntemleri uygulamak faydalı. İnternette biraz araştırma yaparsanız bu tip önerileri yazan insanların bazılarının Canon 1D ya da Nikon D4 serisi gövdesi olduğunu görürsünüz. Sebep basit: Neden tehlikeye atayım? Makineyi koruyup 5-6 sene kullanmak var, bir de cengaver gibi "Türk'e birşey olmaz" deyip 2 sene olmadan makineyi ve objektifleri çöpe atmak var :) Pentax kullanıyor olsan bile :))))

Hafif kış koşullarında (hafif yağmur, çiseleyen kar, -5 derece vs..) belki çok korumaya gerek yoktur ama siz gene de olabildiğince önlem alın derim.



4 yorum:

  1. Eline sağlık abi ama al bi pentax kurtul ya, doğumda neymiş :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi hatırlattın sonuç kısmını eklemeyi unutmuşum.

      Sil
  2. Güzel yazı için teşekkürler. Bu bilgilere ücretsiz ulaşabilmek katmerli kaymak gibi bir şey :) Ben de en çok geçen yıl -20 olması beklenen bir gecede -18 C'de 20'şer dakikalık gidi-dönüş yürüyüşü yapmıştım. Doğuda askerlik de yapmıştım ama yok böyle bir soğuk. Yaban ellerde totom donar iken dilimin bilinmemesinin verdiği rahatlıkla yürüyüş boyunca keyifle sövmüştüm. "Neden geldiim İstanbuulaaa" gibi gibi... 2011 yazı İstanbul'da bulunduğum süreçte ise sıcak+nem bana "Cehennem" budur dedirtmişti. Hani soğuğa karşı giyiniyorsunuz da sıcağa karşı istediğiniz kadar soyunun çaresi yok ! Bir de ilkime alışılıyor. İstanbul kışlarından öğrenilmiş soğuk bünyem tarafından maximum 3-5 gün olmak üzere -3, -5 derecenin nadir görünmesi şeklinde idi. Hatta kış başlarında +8, +9 dereceleri soğuk diye adlandırırdım. En son bir Kasım ayı sonlarında İstanbul'da bulunduğumda arkadaşlarımın "üşümüyor musun" sorularıyla anladım ki soğuk eşiğim artmış. Tabi ben çok da üşüyen biriyimdir. Bazı tipler var, kar yağarken tişörtle dolaşırlar. Hep öyle birisi olmayı istemişimdir ! :)

    YanıtlaSil