6 Mar 2014

Siteye girilemiyor - Yenileme

Şu anda halkboyleistiyor.com sitesine girilemiyor. Birileri admin şifremi değiştirmiş ve sitede benden izinsiz bir takım değişiklikler yapıyor. Site sağlayıcısı ile görüşüyorum (gerçi boşuna görüşüyorum galiba, sürekli topu taca atıyorlar).
Bu hack işiyle uğraşacak kadar zamanın varsa, otur biraz daha uğraş da Mars'a falan gidelim be arkadaş? Di mi ama?
Ek: Siteye girilebiliyor ama son konu silinmiş. Türkiye'de konuşmayı bilmeyip yıkıcı olmaya bayılan dangalak sayısı fazla. İki laf et desen edemez, böyle alengirli işlerde üzerine yoktur.

29 Kas 2013

İlginç bir filmli Nikon ilanı

Filmli bir Nikon makine bakıyordum, aşağıdaki ilanı gördüm:

nikon filimli fotaraf makınaları 2 adet fg n60 flaş 1adet objektif 2adet çalışır durumda gayet iyidir fiyatı makuldür kolyosluktur alan arkadaşlara hayırlı olsun birtek fg olanda estantinesinde arza var digerleri saglamdır hepisine kefilim yanında çantaya 60 tl  almıştım takas olur

Şunu söylemem lazım: bir insanın cahil olması onun kötü ya da aşağılık biri olduğu anlamına gelmez. Benim babannem okuyamıyordu örneğin (Hep bu harf devrimi yüzünden! Hani bir gecede dedemizin mezar taşını okuyamayacak hale gelmişiz ya... Yersen...). Yani okuyamamak ya da yazmamak cahilliğin bir türüdür, sırf bu yüzden bir insanla alay edemezsiniz.

Ama şimdi bu tür insanların sayılarının ülkemizde milyonlara vardığını ve bu insanların oy verdiğini düşünün. Daha geçen gün Kayseri halkına hayvanat bahçesinde dinazor görmek istiyorlar mı diye soruldu, çoğunluğu "e iyi olur tabi çoluk çocuk görsün" şeklinde cevap verdi. Ahanda bakın kendiniz seyredin:
- http://webtv.hurriyet.com.tr/2/57325/0/1/kayserililere-dinazor-getirilsin-mi-diye-sordular-iste-cevaplar.aspx
- http://www.youtube.com/watch?v=ZsYpn6nQWmM
- http://www.odatv.com/n.php?n=kayseri-halki-bu-projeyi-istiyor-2611131200
- http://www.izlesene.com/video/hayvanat-bahcesine-dinozor-getirilsin-mi/7124213
- http://www.acunn.com/haber/kayseriye-dinozor-getirilsin-mi/114448
- http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/160156/dinozorlarin-neslinin-tukendigini-bilmeyen-kayserili
- https://eksisozluk.com/kayseri-hayvanat-bahcesine-dinozor-getirilsin-mi--4127813?nr=true&rf=hayvanat%20bah%C3%A7esi%27ne%20dinozor%20getirilsin%20mi

Bu insanlar yurdum insanı. Yani düğünde yanyana göbek atıp halay çekersin, sokakta düşersen yardım eder, dayanamaz dilenciye sadaka verir, evine misafir olursan kendi yemez sana ikramda bulunur hatta gece kalırsan kendi yatağını verir sen rahat et diye.

Ama... Dinazor lan bu...


 Geçen senelerde halkıma şu sorular da soruldu:

- Türkiye hangi kıtada
- Libya nerede?
- Mısır nerede?
- Anadolu nedir?
- Cin gördünüz mü?
- 2x3 ne yapar?

vs.. Bu tür "basit" sorulara gelen yanıtları burada paylaşmıyorum. Bu tür insanları yönlendirmek, kandırmak, ve hatta muhalefete karşı kışkırtmak kolaydır. Ve son 40 yılda ülkemize musallat olan bütün hükümetler halkın cahil kalması için elinden geleni yaptı. Halk da suçlu ama daha çok hükümetler suçlu. Son üniversite sınavında adayların 2/3'ünün fen bilimlerinde, yarısının da matematikte 4 doğrunun altında yapması inanılmaz bir sonuçtur. İlkokul seviyesinde matematik bilsen 4 doğruyu zaten yaparsın. Sırf bu sebeple milli eğitimin başındaki adamları görevden almayı bırak vatana ihanetten hapse atmak gerekir.

Türkiye'nin geleceğinin dibine dinamit koyan bu ekiplerin Allah belasını versin. Hala tabletle akıllı tahtayla oynuyorlar...

8 Kas 2013

Facebook'a her türlü küfürü etmek serbest

5 Kasım tarihinde, bir milletvekiline "Or.spu" diyen birini şikayet ettim. Facebook'ta böyle "yorum"ları çok görüyoruz tabi ama eğer şikayet edersem Facebook'un ne tepki verdiğini görmek istedim. Sırf meraktan, yoksa böyle işlerle uğraşsam kafayı yerim tahminen :)

Konuyu bir daha açıklayayım: Malum gruplardan birinde Şafak Pavey aleyhinde bir paylaşım yapıldı, altına da vatandaşın biri "Or.spu" yazmış (açık haliyle).
1) Kadın bir milletvekili
2) 1 bacağı ve 1 kolu yok
3) Milletvekili veya fiziki bir özrü olmasa bile böyle bir laf "suç"a girer

Facebook'tan gelen cevabı ekte gösteriyorum. Facebook'a göre bu laf "Nefret söylemi ya da sembolleri içermiyor"muş. Yani Facebook'a göre birine "Or.spu" demek sorun değil, fikir özgürlüğü sınırları içerisinde, bu yüzden ortada bir ihlal yokmuş.

Buradan şunu çıkarıyorum: Ben burada Facebook'a "Or.spu" desem hiçbir sorun olmaz, çünkü bu laf nefret söylemi içermiyor. Yani siz de Facebook için "or.spu" lafı kullanabilirsiniz, Facebook böyle lafları sallamıyor.

Ya da Facebook'un Türkiye ofisinde fazlaca aktosun var, bilemiyorum...
 

29 Eki 2013

Irkçı Osmanlı

Andımız'ı içinde "Türk Milleti" lafı geçtiği için "herkes Türk değil, bu yüzden ırkçı bir söylem" bahanesiyle kaldıranlara yeni bir hedef veriyorum:

Ceddin deden, neslin baban
Hep kahraman Türk milleti
Orduların, pekçok zaman
Vermiştiler dünyaya şan.

Türk milleti, Türk milleti
Aşk ile sev milliyeti
Kahret vatan düşmanını
Çeksin o mel’un zilleti.

Gördünüz mü Osmanlı'nın yaptığını? Meğer Osmanlı bizden de ırkçıymış! Ne demek Türk Milleti falan? Böyle olmaz. Eyyyy Mehter... Tiz kaldırın bu marşı, hatta Mehter'i kaldırın rahatlayalım! Böyle ırkçı söylemler kardeşliğimize zarar veriyor! Kardeşliği sizden öğrenecek değiliz hamdolsun!

Di mi Recep?

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!

29 Tem 2013

Bu dava ne oldu sahi?

Kamu İhale Kurumu diye bir devlet kurumu var. Kamu ihalelerini falan yapıyor, yani önemsiz (!) bir kurum. Geçen sene bu dönemlerde bir yolsuzluk davası çıkmıştı, hatırlayanınız var mı? Hani TCDD, Yüzüncüyıl Üniversitesi, Konya Selçuklu Belediyesi, Konya Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Gaziosmanpaşa Belediyesi, İstanbul Beyoğlu Belediyesi, İstanbul Bayrampaşa Belediyesi, Bitlis Eren Üniversitesi, Eti Maden, İller Bankası Genel Müdürlüğü gibi bazı yerlerde yapılan ihalelerde yolsuzluk tespit edilmişti ve 23 sanıklı bir dava başlamıştı. Sadece bu ihalelerin toplamı: 548 milyon TL. Davada konuşulan ihale sayısı 100'ün üzerinde ve ihale bedelleri toplamı 1 milyar TL'nin üzerinde! Bunlar yakalananları, görülüp dokunulmayan ya da aradan kaçan paranın bedelini siz tahmin edin.
Ve ihalelerin yerlerine dikkat edin: TCDD, belediyeler, üniversiteler, İller Bankası... Bu dava belediye başkanlarına, ulaştırma bakanlığına, rektörlere, genel müdürlere, ihaleyi alanlara (işadamlarına), verenlere kadar gider. Ama bu "gider" lafı gelişmiş ülkelerde olur. Muz Cumhuriyetlerinde ne olduğunu hepiniz biliyorsunuz: Başbakan bir gürler hepsi unutulur.
Soruya geri dönelim: Ne oldu bu davaya, bilen duyan haberi olan var mı? İlginç bir şekilde, ucu AKP'ye giden hiçbir dava ilerlemiyor, üzeri kapatılıyor, biraz uğraşan savcılar hakimler yeniden atanıyor. Herkesin bildiği bir örnek: Deniz Feneri.
Ve bazıları hala cuma çıkışlarında ya da namaz kılarken pozlar vermeye devam ediyor...

11 Tem 2013

TASINDIK

Blog sitesini http://halkboyleistiyor.com sitesine taşıdım. Daha derli toplu oldu sanki. Aramak kolay, kategorilere göre sıralamak kolay, gezinmek biraz daha kolay.
Temayı bedava olanlardan bir tane seçtim. Şu anda tema geçici, bir süre sonra daha düzgün birşey ile değiştirmeyi düşünüyorum. Konuları bu blogdan otomatik olarak aldım, o yüzden yazım ya da format hataları var bazı konularda.

Hala php, html vs.. öğreniyorum ve bu yaşa kadar neden öğrenmedim diye kendime kızıyorum :)
Her neyse efendim, yeni adrese beklerim: http://halkboyleistiyor.com

17 Haz 2013

Nikon D3100, D3200, D5000, D5100, D5200

TAŞINDIK: http://halkboyleistiyor.com

Daha önce Canon'un giriş-orta seviye makinelerini karşılaştırmıştık. Şimdi sıra Nikon'da.
Canikon'un giriş seviyesi modellerini şöyle görüyorum:
Unutmayın: Canon'un bir modelinin Nikon'dan üstün olması ya da tersi önemli değil, önemli olan karşılıklı hangi kategoride oldukları. Örneğin D7100 kağıt üzerinde 60D'den üstün olabilir, yukarıdaki sınıflandırmada bu önemli değil.

Canon karşılaştırmasında XXXXD serisini tabloya koymamıştım, bu yazıda Nikon'a torpil geçip DXXXX serisini de tabloya ekledim ama D3000'i es geçtim çünkü bence D60 ve D40x'le beraber alınmayacak Nikon gövdelerinden biri. Bu Nikonlar yerine en düşük seviyedeki Canon 1000D'yi her türlü tercih ederim.

Şimdi bu gövdeleri yanyana koyalım:

Soldaki D3100, sağdaki D3200. Fotoğrafları www.camerasize.com sitesinden aldım.
Soldan sağa: D5000, D5100 ve D5200. Gene www.camerasize.com sitesinden.
Hemencecik aradaki farklara bakalım. Aşağıdaki tabloda Nikon'un alt sınıf gövdeleri arasında görebildiğim büyük farklar var:

Büyük hali için üzerine tıklayın
SONUÇ

Ben olsam bütçeme göre sıralamam şunlar olurdu: D3100, D5100, D5200. D3100 yerine temiz ikinci el D5000 de olur. Ayrıca buradaki "Sonuç" bölümünü de okuyun, tavsiyelerim aynı.



31 May 2013

Canon 550D, 600D, 650D, 700D

TAŞINDIK: http://halkboyleistiyor.com

İyi ya da kötü, son 15 yıldır DSLR piyasasında Canon'un bir üstünlüğü var. 2 sene önceye kadar ikinci sıradaki Nikon ile arasında bayağı bir fark vardı, D300/D3 sıçramasından sonra Nikon'un momentumu arttı ve Canon'u ciddi şekilde zorlamaya başladı. Bazı ülkelerde Nikon'un DSLR pazarında önde olduğu haberleri bile geliyor. Canon 70D ve 7D MarkII ile atılım yapmazsa tahminimce Nikon öne bile geçebilir.

Bu arada yukarıdaki paragraftan anlayabileceğiniz gibi, bir süre önce Nikon öndeydi. Otomatik odaklama, IS gibi sistemler çıkınca ve işin içine daha fazla elektronik girince, beyaz telefoto objektiflerin de desteğiyle, Canon öne geçti.

Ama, herkesin bildiği üzere, firmaların en büyük nakit kaynağı olan ("cash cow") ürünleri vardır. Yani bir firma her ürününden aynı miktarda para kazanmaz. Doğal olarak bu ürünler genelde uygun fiyatlı olanlar, yani DSLR piyasasını düşünürsek giriş seviyesi DSLRlar ve uygun fiyatlı objektifler. Durum böyle olunca giriş seviyesi ürünlerin durumu önemli oluyor.

Aynasızların bu kategoriyi nasıl etkilediği konusuna hiç girmeden Canon'un giriş seviyesi modellerine geçiyorum. Yani bugünkü konumuz Canon 550D, 600D, 650D ve 700D. 100D, 1000D ve 1100D'yi de es geçtim.

Bu yazı bir inceleme değil, daha çok karşılaştırma ve her yeni modelde nelerin değişip geliştiği yazısı. Bakalım, zaman bulursam Nikon modelleri için de böyle birşey hazırlamayı düşünüyorum (aslında çok şey "düşünüyorum" ama bir türlü zaman uyduramıyorum. Şimdi de Hindistan gezisi çıktı...).

CANON DA BİZİ SÖĞÜŞLÜYOR, KAÇ YILDIR AYNI MAKİNE!

Hem doğru hem değil. Canon'un modelleri göze batıyor çünkü Canon'dan insanlar çok şey bekliyor. Buna karşılık Canon 7D'den beri temelde aynı 18MP'lik APS-C algılayıcıyı kullanıyor (12MP'lik en alt grubu saymazsak). Canon'a göre her yeni seride algılayıcıda geliştirmeler var ama bakarsanız bu gövdelerin performansı yıllardır birbirine çok yakın. Bu 18MP'lik algılayıcı iyidir ya da kötüdür, bu tartışmanı yeri burası değil ama açık açık fikrimi söyleyeyim: "Sony ve Nikon'un algılayıcıları Canon'a toz yutturuyor" fikrine katılmıyorum. 550D ve NEX-5n arasındaki farkları aşağıdaki bağlantıda göstermiştim:

http://halkboyleistiyor.blogspot.com/2012/10/canon-550d-ve-sony-nex-5n.html

Puanlama, sıralama vs... gibi şeyler önemli mi? Elbette, ama mükemmel puanlama sistemi henüz icat edilmedi ve DxOMark'ın puanlama sistemi dahil hiçbiri bütün etkenleri işin içine katmıyor. Yukarıdaki bağlantıda açıkça görünüyor. D800-5DMarkIII karşılaştırmasında da fikrim aynı: Toplam puanda D800'ü daha çok beğensem de D800 her durumda üstün değil. Zaten D800 incelemesinde bu konudan uzuuuuuuuuunca bahsetmiştim.

Neyse efendim, imaj kalitesini unutup gövdeler arasındaki fiziksel farklara bakalım:

Fotoğraflar www.camerasize.com sitesinden alınma. Boyut karşılaştırması için güzel bir site. Büyük hali için üzerine tıklayın.

Neredeyse aynı gibi görünüyor değil mi? Düğmelerin yerleri, ikonlar, tekerleklerin yeri... Allah'ım Canon bu işkenceyi bize neden yapıyorsun?.... mu acaba?

Yeni ürün tasarımlarında Japon firmaları geriye doğru uyumluluğu seviyor. Yani bir tasarım bir kere kullanıcılar tarafından tutulmuşsa ve uzun süredir kullanılıyorsa, yeni ürünlerde de tuş yerleşimi ve kullanım mantığını değiştirmemeye çalışıyorlar. Bence bu hem doğru hem hatalı bir yaklaşım. Bazı gövdelerdeki tuş yerleşimi taaa filmli makinelere kadar gidiyor (eyyy Nikon..... Duyuyorsan iki kere masayı tıklat...). WiFi, GPS, dokunmatik ekran gibi teknolojilerin yaygınlaştığı günümüzde artık bunlara uygun olarak gövdleri düzenlemek lazım diye düşünüyorum. Sony bunu yavaş yavaş deniyor. NEX serisinin tuş yerleşimi ve kullanımı klasik DSLRlardan çok farklı. İyi yönleri var, kötü yönleri var ama en azından deniyor. Canikon'un da artık yavaş yavaş ergonomi, tuş yerleşimi ve menü mantığı konularında modernleşmesi gerekiyor.

Hele flaşlar iyice beter. Hala 80lerdeki, hatta 70lerdeki flaş yönetim mantığı ve menüleri var yahu! Alem Android diyor Linux diyor bunlar hala analog ekranlardaki iğrenç fontlu yazılarla şifreli menüler koyuyor önümüze. Çok sinirlendim taam mı!!!

Kimse kullanamasın diye üretilmiş, çok gizli şifrelerle saklanmış SB-910 ekranı! Ben anlıyorum da, bu flaşı adam gibi kullanabilmek için kullanma kılavuzu yetmiyor, üzerine tonla da deneme yapmanız gerekiyor. Ekrandaki şifreleri anlamaya çalışmak da cabası.
Menü sistemi saçma olsa da ekran teknolojisinin geldiği noktayı göstermesi açısından başarılı. Ayrıca Sony menü ve kontrol sisteminde yenilik peşinde, bu da iyi birşey. Şimdi bir de SB-910'un iğrenç matrix ekranına bakın.
Anlatabildim mi?

Piyasaya yeni ürün sürmenin birçok amacı var:

- Yeni bir teknoloji tanıtmak.
- Eskiyen ürünleri mevcut teknolojiye uygun hale getirmek.
- Rekabet yüzünden hızlı şekilde fiyatı düşen modelleri hafiften yenileyerek fiyat düzenlemesi yapmak.

Canon ve Nikon bunların hepsini yapıyor. Sony de yapıyor (100 tane NEX var piyasada ve neredeyse tamamında aynı 16MP algılayıcı var. SLTler de aynı şekilde), Olympus da (EP-1 ve EP-3 arasındaki bütün modeller aynı algılayıcıyı kullandı ve ufak değişiklikler ve OM-D haricinde gerçek bir atılım olmadı), Panasonic de (GF-X serisi ve GX serisi), Pentax da (K-5 - K-5II, K-x - K-r). Bunlardan Sony artık bu taktikten vazgeçtiğini ve sadece gerçekten farklı bir model üretince piyasaya süreceğini söyledi. Fotoğraf sektörünü geç, araba sektörü de ayı şekilde, televizyon da aynı, ekran kartı ve işlemciler de aynı, kulaklıklar da aynı, politikacılar da. Piasadaki ürünlerin %90'ı öncekinin biraz makyajlanmış hali.

Peki ürünleri sıkça yenilemenin dezavantajları neler? İnsanlar neden sürekli şikayet ediyor?
1) Bugün aldığınız bir ürünün yarın fiyatı düşüyor: Bugün ne alsan yarın fiyatı düşüyor zaten. Ve aynı değer azalışı diğer seviyelerdeki gövdelerde de var (5D, 1D, 60D vs..). Şikayet şuradan doğuyor:
Yukarıdaki temsili bir fiyat grafiği. 1. ayda makineyi aldıktan sonra o makinenin değeri ne şekilde düşüyor, onu göstermek istedim. 36 ay içinde 3 gövde çıktığını varsaydım. Piyasada araştırma yaparsanız fiyatların buna benzer şekilde azaldığını görürsünüz. Fiyatlar birebir aynı olmayabilir ama fiyatların davranışı aynı. Senin makinenin fiyatı aldıktan sonra düşmeye başlıyor. 1 sene sonra yeni ürün çıktığında düşüş hızlanıyor, 3. ürün çıktığında düşüş devam ediyor ve artık 4. ürüne giderken ani düşüşler oluyor. Giriş seviye DSLRların fiyatları şu ana kadar bu şekilde değişti.36 ay bekleyip satarsan (ki normal bir döngü) para kaybedeceğin muhakkak.

Peki üst seviye makinelerde bu iş nasıl? Aslında olay çok benzer. Örneğin 5DMarkII çıktığında 2800$ civarıydı, şimdi sıfırı 1800-1500$ civarında bulunabiliyor.Yaklaşık 3-4 yıllık bir ömrü olduğunu düşünürseniz kayıp yaklaşık %50 (ikinci el fiyatı sıfır fiyattan düşük olacaktır). Hatta 1200-1300$'a giden 5DMarkIIler de görüyorum, yani %50'den fazla olma olasılığı da var. 3,5 yılda %50 kayıp iyi mi kötü mü? Artık siz karar verin.

Yalnız burada bir gerçek var: 550D'deki %50 kayıp ile 5DMarkII'deki %50 kayıp aynı değil, doğal olarak 5DMarkII'de alış-satış arasındaki fark bedel olarak daha fazla.

Tavsiyem: Her sene ya da iki senede bir kullanılmış uygun fiyatlı DSLR almak. Piyasada çok az kullanılmış ve hala nisbeten yeni sayılabilecek uygun fiyatlı makine dolu. Olympus E-PL1/2, Nikon D5000/5100/3100/90, Canon 550D/1100D/50D, Pentax k-x/k-r/k-20D/k-7, Sony A55/35/Nex-5n/Nex-C3 gibi makineler hala çok iyi ve ikinci elleri uygun fiyatlı olarak piyasada bulunabiliyor. Olympus E-PM1 700-800TL arasına garantili bulunabiliyor! Yukarıdaki grafikte ayları devam ettirirseniz şöyle birşey önünüze çıkacak:

Dikkat ederseniz makinenin fiyatı yavaş yavaş oturmaya başlıyor. Neden? Bir DSLR artık ne kadar düşebilir ki? Türkiye'deki kullanılmış makine piyasası o kadar gelişmedi ama Avrupa'da bazı yerlerde D200ler D300ler 50Dler 40Dler 150-300 Avro arasına bile bulunabiliyor. Eğer sorunu yoksa bu aletler resmen canavar. Ve, örneğin, 300 Avro'ya aldığın bir alet daha ne kadar düşebilir ki? 200? 100? Kaybın ne kadar olur? Mantığı anlatabildim mi? 1-2 sene bekle, temiz ikinci el jenerasyon al. Hem iyi makinen olur hem ileride satarsan kaybın az olur.

2) Giriş seviyesi makine aldık, yeni modeli de çok benzer, biz ne yapalım şimdi? Elimizdeki de eskidi... : Hayır, elindeki eskimedi! Her sene makine değiştirip yenisini almak istiyorsan orası ayrı, para kaybetmeyi göze almışsın demektir. Bence mantıklı gövde yenileme mantığını bu yazıda anlatmıştım. Örneğin "mantıklı" bir gövde yenileme şu şekilde olabilir: 350D-550D, 550D - 60D, ya da 450D - 650D. Aynı sınıf makine alıyorsan araya en azından iki jenerasyon koy. Olmazsa bir ya da iki üst gövde al, eğer alamıyorsan 600D'den 650D'ye ya da 350D'den 400D'ye geçmek sana çok şey kazandırmaz.

3) Firmalar tüketiciyi ufak yeniliklerle oyalıyor, gerçek bir gelişme olmuyor: E yani :) Aslında tüm firmalar değil. Piyasa lideri firmalar genelde böyle yapar, arkadan gelen firmalar daha saldırgan olur. Nikon'un, Pentax'ın, Sony'nin son senelerde büyük yaygara koparmasının sebebi bu. Canon, ne yazık ki, bu kadar saldırgan olmak zorunda değil.  piyasayı iyi analiz edip kalite kontrolü de elden bırakmayıp daha sağlam oynamak istiyor.

"Daha sağlam oynamak" demek "hiçbirşey yapmıyor" demek değil. Örneğin piyasadaki ilk normal boyutlu tam kare DSLR olan 5D Canon'dan geldi, en ufak DSLR Canon'da (100D), WiFi+GPS olan ve en ufak tam kare DSLR olan 6D de Canon'dan. Eylül 2009'da çıkan 7D hala canavar. İlk adam gibi video çeken DSLR (ve tam kare) 5DMarkII video sektörünü derinden etkiledi (Nikon D90 ilk video çeken DSLR olsa da, D90'ı profesyonel videoda kullanan gördünüz mü :) ?). Radyo dalgalı ilk flaş Canon'dan geldi, Sony'nin yarı geçirgen aynalı sistemini Canon 1970lerde kullanmıştı bile :) İlk dokunmatik ekranlı DSLR da Canon'dan geldi. Ve Canon her sene en çok en çok patent alan firma arasında dünya çapında ilk 5'te!

Amacım Canon'u yüceltmek değil, sadece bazı şeyleri daha ciddi düşünmek lazım diyorum.

Hatırlatma: Gerçekten en iyiyi istiyorsanız ve parayı önemsemiyorsanız elbette bütün bunlara gerek yok :)

Ürünleri sıkça yenilemenin avantajları var mı?
Var tabi. Şu anda yeni makine alacak olsanız hangisini tercih edersiniz? Bir markanın makinelerini her sene yenilemesini mi 3 senede bir yenilemesini mi? Bir seri makine her sene yenilenirse her sene yenisini alma şansınız oluyor. Bu yüzden Canon (ve Sony NEX ve m4/3 gövdelerin) sık sık gövde yenilemesi yeni alıcılar için avantaj. Ayrıca ufak ufak gelişmeler eklemek, yeniliklerin daha sık eklenmesini de sağlıyor. Örneğin m4/3 makineler kısa sürede WiFi'lı modeller çıkardı ve şu anda Samsung ve Panasonic'in modelleri hızlı bir şekilde ideal WiFi uygulamasına yaklaşıyorlar. Eğer Panasonic kendi modellerini 2 yılda bir yenilese kullanıcıları teknolojik gelişmeleri daha geç görecekti.

Bana sorarsanız, aslında mesele üst seviye gövdelerde. Alt seviyenin sıkça yenilenmesi gibi orta ve üst sınıfın da sıkça yenilenmesi gerek diye düşünüyorum. 7D ve D300(s) kaç senelik? Bu modeller her sene ufak ufak yenilenseydi şu anda elimizde ilk 7D'nin çok ilerisinde bir makine olabilirdi (örneğin WiFi ve GPS'li) ve Nikoncular deli gibi D400 beklemezdi. 5DmarkII de her sene yenilenseydi bir sene odak modülünün 7D gibi yapıldığını, sonraki sene WiFi eklendiğini düşünün. İlk 5DmarkII'yi alanlar kızacaktı belki ama kullanıcılar için genel anlamda faydalı birşey olurdu. Halbuki aynı makineyi 3-4 sene üretip satmak üreticilerin de işine gelen birşey: Üretim attıkça maliyetler düşüyor.

HALA GELEMEDİK FARKLARA SENİN ARTİSTLİĞİNİ OKUMAKTAN

Geldik efendim geldik. Pek çok insan "Canon hep aynı modelleri önümüze sürüyor" diyor. Acaba gerçekten böyle mi, hep beraber görelim:

Büyük hali için üzerine tıklayın

Bu kadarcık :) Bir de tabi ufak tefek düzeltmeler ve geliştirmeler var. Çok az değil mi? Aslında diğer markalara bakarsanız çok da az değil. Diğer markalarla asıl fark algılayıcıda: Canon Eylül 2009'da çıkan 7D'deki algılayıcıyı hafif hafif geliştirip kullanıyor. İşte bu yüzden hafif hafif "hep aynı makine" lafları çıkmaya başladı. En az değişiklik 650D-700D arasında.

Bir önceki bölümde anlattığım gibi, bu kadar sık makine yenilemeyi genel manada kullanıcı için avantaj olarak görüyorum.

SONUÇ

İşin kolayına kaçıp bir forumda yazdığım yazıyı biraz değiştirerek alayım:

DSLR ve aynasız gövdeleri o kadar sık değişiyor ki bugün aldığınız makine 1 yıl sonra %25-50 arası değer kaybedebiliyor (marka ve modeline bağlı olarak). Bunun "acısını" azaltmanın ya da önlemenin birkaç yolu var:
1) Makineyi sonradan satılacak birşey olarak görmeyip sana gerçekten yetmeyene kadar kullanmak ve fiyat kaybını görmezden gelmek.
2) Sıfır alacaksan en yeni modeli değil 1 ya da iki eski seriden almak.
3) İkinci el makine almak. İkinci el aldığın alet zaten fiyat olarak sıfıra göre uygun olacak, böylece ileride satarken daha az kayıp yaşayacaksın.
4) En yeni çıkan üst seviye makinelerden almak. Bu aletler daha uygun fiyatlılar kadar hızlı ucuzlamıyor

----------------------------
Son olarak, Taksim Gezi Parkı'nda göstericilere sanki gavurmuş gibi davranan polise ve polisi göstericilerin üzerine salan "yetkili"ler Allah'ından bulsunlar. Biraz önce polis panzeri tarafından ezilen 26 yaşındaki Aylin'in vefat ettiği haberini okudum. İmam osurursa cemaat s.çar diye güzel bir lafımız var. Erdoğan bağırdıkça polisin şiddeti artıyor. Yazık oluyor bu ülkeye, hem de çok yazık. Polis bu kadar gazı PKK'nın gösterilerinde bile kullanmadı (ki artık gül suyu kullanıyor biliyorsunuz).

Tanınmış AKP sitesi ensonhaber'den alıntı
Ayrıca Anayasa'ya göre herkes izinsiz gösteri yapma hakkına sahip, ve dikkat ederseniz bu tip eylemlerde insanlar polise falan saldırmıyor, son derece pasif duruyorlar... taa ki birileri kışkırtana kadar ya da polis zor kullanana kadar. Polisin görevi bunları bulmak olmalı, ki bugünkü eylemde polisin halkı kışkırttığı haberleri de yayıldı (doğru ya da yanlış).

Aferin sana aslan polis!
Her sana karşı eylem yapana terörist gözüyle bakıp üzerine polisi salarsan Hitler'in yaptığından ne farkın kalır? Eğer bilmiyorsanız ipucu vereyim: Hitler devleti askerle değil polisle ele geçirdi! Kendine karşı gelen askerleri kurduğu özel polis birimiyle tutukladı, öldürttü ya da sindirdi. Yani Hitler'in kendisi askerdi ama aracı polisti.

Yazık, çok yazık...


"Efendim o 20 sene önceydi, şimdi değiştim" derken diğer yandan da 70 yıl önceki CHP'ye, 15 yıl önceki MHP'ye laf atmak... Beni bile muhalif yaptın ya...

26 May 2013

Bu fotoğraf iyi mi kötü mü?

TAŞINDIK: http://halkboyleistiyor.com

Bazen bir fotoğraf görürsün. Önce gözüne iyi gelir. Sonra "yok yok o kadar da değilmiş" dersin. Sonra baktıkça gözün alışmaya başlar yavaş yavaş... "Fena değilmiş be" dersin. Sonra "şurası şöyle olsaymış keşke... Böyle olmamış ben daha iyi çekerdim" dersin. Sonra "iyi de aslında" diye düşünürsün.

İki arada bir derede fotoğraf tekniği :)

İlk örnek. Birşeyler güzel, ama birşeyler kötü. Bunu çekerken amacım farklı birşeydi ama sonradan fotoğraflara bakarken bu şekilde kesmenin daha ilginç olacağını farkettim. Fotoğrafla ilgili üç tartışma konusu:
- Geometrik bir denge (ya da dengesizlik) var. Şöyle göstereyim:
Geometrik dengeyi yukarıda gördünüz mü? Toprak, ağacın gövdesi ve dalları. Görünüş biraz asimetrik. Hatta sağ taraftaki belli-belirsiz ışık tonlaması farkı bile dengeye katkıda bulunuyor.

- Fotoğraf kafada soru işaretleri uyandırıyor: Bu ağaç nerede? Tepesinde ne var? Güneş mi doğuyor arkadan? vs..
- Renkler neden böyle? Tonlama iyi gibi de kötü gibi de. Şöyle birşey olsaymış örneğin:
Bilmem? Belki...



Bu da benzer. Doğrusal yatay ve düşey geometrik şekillerle martının dairesel hatları karışmış. Aslında denge falan yok, sadece göze "ilginç" geliyor. Siyah-beyaz tonlama olmuş mu? Neden 1:1 oran kullanılmış? Bence saçma. Çok özel bir amacın olmadığı sürece 1:1 kadrajı sevmiyorum. Gene de fotoğraf ilginç. Sol üstte bir obje daha olsaydı (örneğin ufak bir tekne) üçgen bir denge olacakmış (sol alttaki bank, sağ ortadaki bank ve martı, sol üstteki tekne). Belki düşey 5:4 kadraj kesme denenebilir (fotoğrafın orjinali 36MP, yukarıda gördüğünüz 4,5MP'lik kesmenin ufaltılmış hali. Yani aslında kesecek çok şey kalmamıştı :) ).

Fotoğraflarınıza bu şekilde bakmaya çalışın. "ISO kaç?" herşeyin cevabı değil :) Yukarıdaki sorular da herşeyi çözmüyor, ama iyi bir başlangıç :)